Pazar, Haziran 25, 2006

Doğru Biziz, Yanlış Sizsiniz (19.07 Alternatif Şampiyonluk Kutlaması)

Donuk bakışlarıyla bir daha baktı televizyona ve sonra öylece kala kaldı. Televizyonda ki spikerin çığlık dolu sesini dinledi “Evet sayın seyirciler şimdi Ali Sami Yen’e bağlanıyoruz.” Sami Yen stadında bir adam kılçıklı sesiyle kendinden geçmiş Galatasaray tribünlerine soruyordu “Saat Kaç?” Saatine baktı. 21.10 du. Ama nedense tribünde ki insanlar “20.45” diyordu. Güldü ne yazık ki konu Fenerbahçe olunca kollarındaki saati bile doğru söyleyemiyorlardı. Sonra bu olaya gülmesi değil ağlaması gerektiğini düşündü.

Onca mücadele onca kavga ve onca umut boşa gitmişti. Sene başından beri değerleri uğruna verdiği savaş sanki yanlış olmuştu. Tarihin en büyük ittifakları, sürekli aleyhinde olan medya ve Futbol Federasyonun taraflı verdiği cezalar kısacası bütün adaletsizlik ve haksızlıklar yaşanan her şey aklına geldikçe karabasan olup çöktü üstüne. Sanki doğrular yanlış, yanlışlar doğru olmuştu. Neydi emeğin tarifi, neydi alın terinin tarifi ya alnın ak olması ne demekti? İlkokul yıllarından beri öğretmenleri ona her şeyi yanlış mı öğretmişlerdi? Ya o sevinen insanlar böylesi bir sevinci nasıl sindirebilmişlerdi içlerine… Yoksa asıl yanlış onun bildikleri miydi?

Kızına baktı. “Yarın okula gitmek istemiyorum baba…” Cevap vermedi. Sustu. Çünkü haklıydı kızı. Okuldaki arkadaşları ne diyecekti. Çalınan çocuğunun hayalleriydi. Kimin hakkı vardı bir çocuğun hayallerini böyle çalmaya hangi vicdana sığmıştı. Önce futbolcusuna kızdı. Sonra hocasına… Böylesine sevdalandı etrafını da sevdalandırdı diye kızma sırası kendine gelmişti. Bilgisayar’ı açtı internete baktı. Her kafadan bir ses vardı. Bazılarının sevinç çığlıkları onun felaket haberleri olmuş sekiz sütuna manşetti. Beni benden olan anlar diye Fenerbahçe sitelerini dolaştı sonra… Tam bir kargaşa tam bir bulamaç olmuşlardı. Onlarca düşünce birbirine girmiş. Duygular anlamsız ve tanımsız olmuştu.

Bir yandan suçu takıma futbolcuya bulanlar “Bir Denizli’yi yenemiyorsan” ile başlayanlar, diğer yandan “Nerede hata yaptık” diye kafasını kaşımaktan kel kalanlar ya da her şeye rağmen “Seni seviyorum Fenerbahçe” diyenler. Herkes haklıydı kendince çünkü gelecekte kimse sene içinde yaşananları hatırlamayacaktı. Ne Manisa da yenen haksız dayak, ne penaltı atılırken 70 milyonun gözü önünde işaretleşen futbolcular, ne el ele çıkılan pankartlar, ne "Çocuklar inanın türküleri", ne o haksız cezanın ardından isyan gibi stadın etrafında toplanan on binlerce taraftar, ne ikili ezeli rakibin sahada rakip olduklarını unutması, ne hocanın taktiği, ne futbolcunun oyunu ne de yaşanan bu karabasanlar hatırlanacaktı... Sadece şampiyonluğu son maçta kaybetmenin verdiği hayal kırıklığı ile ince bir yürek sızısı kalacaktı en derinde…

Her şey bu kadar basit olmamalıydı. Her şey bu kadar basit yaşanmamalıydı. Yok o Fenerbahçeliydi bu kadar kolay pes edemezdi. Onun ruhundaydı Kuvay’ı Milliye, onun kanında vardı isyan. İşgale direniş onun kanındaydı. Aziz vatanın bütün kaleleri zorla alınmış olsa dahi, içeride ve dışarıda ona ihanet edenler olsa dahi, onun damarlarında dolaşan kan buna müsaade edemezdi. İsyanın diğer adıydı Fenerbahçe…

Klavyeye gitti eli haykırdı önce “Nerede ne zaman gördünüz siz benim eğildiğimi. Asıl siz teslim olun” diye… Sonra kızına döndü. Hayır, okula gideceksin ve eğer arkadaşının biri bir şey söylerse sana sende onlara haykıracaksın… “Hepinize Fenerbahçe… Eğer siz böyle yıllardır olduğu gibi kol kola şaibeli dayanışmalı bir sevinçten utanmıyorsunuz, buna rağmen hala büyük olmaktan bahsediyorsanız ben de sizin gibi olmaktan, sizin gibi Fenerbahçe’nin büyüklüğü karşısında ezilmiş rakiplerim olmasından utanıyorum. O yüzden yalnızım işte, o yüzden büyüğüm işte, işte sırf bu yüzden Fenerbahçe’nin bugün geldiği yere sizin yöneticilerinizin hayalleri bile ulaşamıyor. Hepinize İnadına Fenerbahçe” diyeceksin…

Sonra aklına geldi. Bu öfke, bu kızgınlık nasıl Fenerbahçe’ye zarar getirmeden bir fayda sağlar diye düşündü… Öyle ya bu uzun yürüyüşte onun mücadelesi hala devam ediyordu. Neden 19.07.2006 Dünya Fenerbahçeliler Günü Alternatif Şampiyonluk Kutlamasına dönüşmesin dedi. Madem bu şampiyonluğa hak etmeyenler sevinememişti. Dünya Fenerbahçeliler günü şampiyonluğu gerçekten hak edenlerin sevinmesi için bir fırsat olamaz mıydı? O gün 100 ncü yıl da yaşanacak Şampiyonluğun ateşi yakılamaz mıydı? Ve o gün bütün dünya bu sene Türkiye Liglerinin gerçek Şampiyonu Fenerbahçe’yi ve Taraftarının şampiyonluk kutlamalarında göremez miydi?