Pazar, Kasım 26, 2006

Videolar ve Klipler

Mohikan Marşı ile FBTV’ den Fenerbahçe’nin 4-0 ‘lık Galatasaray maçı klipi iddia ediyorum seyrederken tüyleriniz ürperecek… İNDİR (42MB)
Antu.com’dan altugg'a teşekkürler

Çocuklar İnanın ile FBTV’ den Fenerbahçe’nin 4–0 ‘lık Galatasaray maçı Klipi Fenerbahçeli olmaktan gurur duyacaksınız… İNDİR(50MB)
Antu.com’dan warfalcon’a teşekkürler

Tuncay’ın Ali Sami Yen’de Bir Baba Hindisi… İNDİR(4MB)
Antu.com’dan skiptomylou’a teşekkürler

Gs maçı öncesi hazırlanmış G.Saray'a attığımız gollerden oluşan bir klip (50Mb)
Samsunspor - Fenerbahce (Mihriban) Samsunspor deplasmanindan güzel görüntüler (9Mb)

Fenerbahçe Stadi: Dünden Bugüne (Belgesel) Fenerbahce Stadinin tarihini anlatan kisa bir belgesel (21Mb)

FBTV den 6-0 Klibi: fbtv6skilp.mpg (28 MB)

19.07 Dünya Fenerbahçeliler Günü Flash Animasyonu: 19.07 Dünya Fenerbahçeliler Günü Flash Animasyonu(2.7 MB)

Antu.com 2004-2005 Şampiyonluk Sezonu Flash Animasyonu: antu_flash2005.zip(1.6 MB)

FBTV den pvh klibi: fbtvpvha.mpg (38 MB)

LigTV den Sampiyonluk Klibi: maratonsampiyonklip.mpg(24 MB)

Piere Van Hooijdonk Klibi: Pierrevanhooijdonk.mpg (70 MB)

LigTV'nin hazırladığı Alex De Souza Klibi: alexlefutboldersi.mpg(30 MB)

Rap Rap Rapaiç Klibi: rapraprapaic_klibi.wmv (25 MB)

FBTV den 2005 Yılı ikinci yarida atilan tüm goller: 2yaritumgoller.mpg(66 MB)

FBTV den 1907 Klibi: fbtv1907klip.mpg (7 MB)

Galatasaraylı arkadaşlarımıza bizden bir hediye olsun diye hazırlanan Avrupa Fatihi Şampiyonluk klibini…İNDİR


Biz Fenerbahçelilerin en çok ihtiyacı olan şey ne biliyor musunuz? Seyretmek için… İNDİR


2005-2006 Yılının GERÇEK Şampiyonunu seyretmek için… İNDİR


Mohikan Marşı ile FBTV’ den Fenerbahçe’nin 4-0 ‘lık Galatasaray maçı klipi iddia ediyorum seyrederken tüyleriniz ürperecek… İNDİR (42MB)
Antu.com’dan altugg’a teşekkürler


Çocuklar İnanın ile FBTV’ den Fenerbahçe’nin 4–0 ‘lık Galatasaray maçı Klipi Fenerbahçeli olmaktan gurur duyacaksınız… İNDİR(50MB)
Antu.com’dan warfalcon’a teşekkürler


Tuncay’dan Ali Sami Yen’de Bir Baba Hindi Görüntü… İNDİR(4MB)

FBTV`de yayınlanan ve büyük yankı uyandıran "Gündem" programı, özellikle Hakem camiası ve Haluk Ulusoy federasyonu hakkında birçok noktaya temas etmiş, yapılan yanlı ve haksız eylemleri ekrana taşımıştı. Büyük yankı uyandıran programı, çeşitli nedenlerden dolayı izleyemeyen taraftarlarımız için yayınlıyoruz.

Klibi indirmek için tıklayın (Sağ klik, Hedefi farklı kaydet - Save target as)

http://www.antu.com/

Mp3 Fenerbahçe Marşları ve Şarkıları


FB Marşı (1907 Derneği) - Fahir Atakoğlu

FB Marşı (Orijinal) - Nesrin Sipahi

Fenerbahçe Stad Mix - DJ Selçuk

FB Marşı (Rmx) - Ercan Saatçi

Fenerbahçe I Love You - Cenk&Erdem

FB Marşı (Rmx 2001) - Hande Yener

1907 Marsi - Ercan Saatçi

1907 Marşı (Rmx) - Ercan Saatçi

Fenerim Doğdu

Sarı Mavi - Ercan Saatçi

Futbolun Efendisi - Reyhan Karaca

Fenerbahçe Bayramı - Eda & Metin Özülkü

Seninle Olmak Var ya - Eda & Metin Özülkü

Fenerbahçe Cumhuriyeti - Ercan Saatçi

Şampiyon Fenerbahçe - Ercan Saatçi

Göklerde Bayraklar - Grup Düş / Ercan Saatçi

Efsane Dönüyor (Kasap) - Emirkan

Eller Havaya - Ercan Saatçi

Başkanın Fermanı - Şampiyon Fener

Fenerim Geliyor Deli Dolu - Şampiyon Fener

Şampiyonsun Fenerbahçem - Şampiyon Fener

Haydi Şimdi Eller Havaya - Şampiyon Fener

Şampiyon Fener Şampiyon - Şampiyon Fener

Fenerbahçe Mix - DJ Selçuk

Muazzez Ersoy - Samanyolu

Fenermix - Promedya

2000-2001 Şampiyonluk Mix

Ceddin Deden (Remix) - Ottoman Military Prj

10. Yıl Marşı (Remix)

Bir Gol Daha - M. Ali Erbil & R. El Roman

Türkiye - Destan

Herşeyimizsin - Emirkan

Holigan - Athena

Samanyolu - Berkant

Kızıldereli - Warchant Marşı

Tam Zamanı Şimdi - Athena

Umurumda Değil - Muazzez Abacı

Bu Gece Barda Gönlüm Hovarda

12 Dev Adam - Athena

12 Dev Adam (Remix) - Athena

Dj FH - Are You Ready-Fenerbahçe Mix

Dj FH - Brazil-Fenerbahçe Mix

Brazil - Vengaboys - Orijinal

Mohikan Marsi









Trabzon maçı denilince...


Sen Fenerbahçeli futbolcu kardeşim…

Samandıra’dan yola çıktığında sesimi duyacaksın önce
Yüreğimi koyacağım sesimin üstüne
Sana nasıl inandığımı söyleyeceğim
Sana nasıl güvendiğimi
Sen seçilmişsin diyeceğim
Bu kirliliği yıkmak için

Yol boyunca beni düşüneceksin
Sonra hayatını ve kariyerini

Soyunma odasında formanı eline aldığında
Seni uğurlayan bizleri göreceksin
Gözyaşlarıyla kanlarıyla sana destek olanları
Kramponlarında binlerce yürek çarpıyor olacak
Çocuklar inanın, inanın çocuklar diye haykıran

Isınmak için sahaya çıktığında
Hiç bir şeyi duymayacaksın
Sadece artık hazırım diyeceksin
Bütün bu kirliliği bitirmeye
Gözlerinde sevdanın ateşi olacak
Şimşekler çakacak

Maça çıkmak için yürürken
Fenerbahçeli olmanın
Onurunu gururunu taşıyacaksın
İlk önce duruşunla ezeceksin
Bu kirli dünyayı

Gözlerine bakmaya korkacaklar
Formanın ışığından korkacaklar
Senin adını söylemekten korkacaklar

Maç başlayacak
Öyle bir vuracaksın ki topa
Fenerbahçe’ye küfredenlere cevap olacak
Öyle bir saldıracaksın ki topa
Fenerbahçelinin intikamı olacak
Öyle bir koşacaksın ki topa
Fenerbahçeli Analar seni kucaklayacak
Öyle bir basacaksın ki topa
Fenerbahçeli Şehitler seni alkışlayacak
Öyle bir futbol oynayacaksın ki
Bu ülkede ki şerefli adamlar haricinde kimse konuşmayacak
Öyle bir galibiyet alacaksın ki
Binlerce Fenerbahçeli sana tapacak

Kasırga olun, Tayfun olun, Boran olun saldırın akın akın…

Biz Fenerbahçeliyiz, io disprezzo Palermo!... (Seni Küçümsüyorum Palermo!...)


Sözüm sanadır,
Fenerbahçe’den başka hiçbir şeye boyun eğmeyenlere…

Bizi yıkmaz mağlubiyetler, kötü futbol veya diğerleri
İşte inceden bir şeyler bazen içimizi sızlatır o kadar

Namluya sürdük Fenerbahçeliliğimizi
İlk asrında son çağrımızdır
Haydi gelin durun yanımızda

Biz Fenerbahçeli doğmuşuz
Biz Fenerbahçeli yaşadık
Bizim her şeyimiz Fenerbahçe

Açık açık yüreğimizdir
Fenerbahçe,
Bizim özgürlüğümüzdür
Fenerbahçe,
Bizi diğerlerinden ayrı kılandır
Fenerbahçe,

İnanan sevdalanan insanların
Her şeyiyle kendini adayanların
Tek dayanak noktası
Çağın vebası her zaman dilenenlere, her şeye ağlayanlara inat
Direnmeyi görürsünüz onda gururu en temizinden
Başkaldırmayı, isyanı…
Yaşarsınız doya doya diğerlerinden farklı olmayı
En acılı gününüz de,
En umutsuz anlarınız da haykırdığınız tek değerdir
Fenerbahçe

Ya Fenerbahçe ya sarı lacivert kefen
Çıkışı yoktur bunun bizim gibiler için
Beğenmeme lüksünüz yoktur
O Fenerbahçe’dir iyisiyle, kötüsüyle
Acısıyla, tatlısıyla

Ve diğerleri bilirler ki,
Biz onlarca değiliz binlerceyiz
Eğmeyin başınızı üç beşe
Biz buradayız…

Bırakın sevdanızla kavgayı,
Yaşadığınız onun sevdasına yanmak olsun
Doya doya yaşayın sevdanızı çünkü,
Bize sadece Fenerbahçe yeter…

Bazen yansa da yüreğimiz
Bir yumruk yerleşse de boğazımıza,
Söyleyecek söz bulamasak da,
Eğmeyin başınızı,
Dik durun Fenerbahçeli gibi
Haykırın defalarca “Fenerbahçe Sen Çok Yaşa…”

Fenerbahçeli olmanın onurunu taşıyın ömür boyu…

Ben Fenerbahçeli doğdum,
Fenerbahçeli öldüm diye…


Şimdi gel Palermo gel,

Seni küçümsüyorum hem de küçümseyebildiğimce…
Sen de öğreneceksin bu küçümsenmeyi,
Bir Fenerbahçeli’nin Fenerbahçe’sini nasıl sevdiğini
Sen de anlayacaksın Fenerbahçe’nin ne olduğunu
Ve Fenerbahçe kelimesinin anlam taşıdığını,

Herkes bilsin,
Ne şiir,
Ne yazı,
Ne de şarkılar,

Asıl ölürken dudaklarımızdaki, sarı lacivert tebessümdür diğerlerini yıkacak olan…
Ve bu inançtır bizleri Fenerbahçeli yapan

Cumartesi, Kasım 25, 2006

Yalan Söyleyen Tarih Utansın... (1)

Gun agirmaya baslamisti bogazin uzerine... Yuzbasi butun gece okudugu kitaptan basini kaldirdi cadirin girisinden bogaza dogru bakti bir yil onceki dusman taarruzunu dusundu. Olenleri onlarin geridi biraktiklarini... Yillar sonra bile anlatilacak olan inanilmaz olaylari bir daha yasadi.

“En on saftakilerin siperlerden hucuma kalkiyorlardi, onlar hucumdayken siperde bekleyenler bes dakika sonra oleceklerini bile bile husu icinde bekliyorlar bilenleri Kuran okuyorlar ve bilmeyenleri dua ediyorlardi. Hucum edenler sehit olunca siperdekiler cikarak hucuma tekrar devam ediyorlardi...” hatirladi.

Uzaklardan duyulan topcu atesleri arasinda cephenin kan ve barut kokusunu tekrar duydu... O vatanseverlik atesi birden butun benligini sardi ve damarlarinda akti. Yine olsa yine ayni seyi yapacaklardi. Basarili olamamamisti dusman simdi yeni cephelerde yeni kuvvet toplamak pesindeydiler... Biliyordu ki yine basaramayacaklardi.

Esi Zehra ne yapiyordu su anda acaba bir hafta once gelen son mektubunda kizi Leyla’nin konusmaya basladigini yazmisti. Dogdugundan beri gormemisti Leyla’yi...Kimbilir nasil seker bir seydi. Zehra her mektubunda sana cok benziyor diyordu ama babalik iste merak ediyordu...

İceri giren yedek subayin topuk selami ile birden daldigi derin dusuncelerden siyrildi.
- Yedek subay Arif! Musadeniz var mi Kumandanim?
- Buyrun Arif Bey?
- Bir maruzatim vardi kumandanim ...
- Nedir?
- İzniniz olursa iki gunlugune İstanbul’a gidip gelecektim.
- Hayirdir?
- Kumandanim malumunuz Galatasaray kulubuyle macimiz var ve ben olmazsam takim sahaya cikamaz ve mac oynanamaz.

Yuzbasi; boyu normalden biraz uzunca, kisa kesili saclari, kaytan biyiklari, goz cukurlari cokuk, elmacik kemikleri cikik, yuvarlak yuzlu ve cenesinin saginda bir beni olan bu atletik yapidaki gencecik yedek subayinin yuzune bakti. Cok iyi Fransizca bilen ve yuksek muhendislik egitimi almis olan Arif sessiz ve sakin kumandanin verecegi izni bekliyordu.

Futbol Osmanli icin yeni bir oyundu. Oyunu tam bilen Turk oyuncu bulmak ise cok zordu ozellikle kurulan İstanbul liginde azinliklarin kurdugu yabanci takimlara karsi mucadele ediliyordu. Ancak ozel mektepler de okuyan Turk gencleri bu oyuna cok merak salmisti. Bir cig gibi buyuyen sevgi orduya da bulasmisti. Bahriyeliler arasinda cok sevilen bir spordu futbol. Ordudaki rutbesi yuksek kumandanlarin bu spora destek vermesiyle ve son on yilda cok gelismisti. Ozellikle Talat Pasa’nin 1914 yilinda Progres’in ismini degistirerek Altinordu’yu desteklemesi İstanbul’daki aydinlarin ve saltanat dalkavuklarinin en sevdigi spor dali haline sokmustu futbolu...

Nitekim herkes cepheye gonderilirken Altinordu’lu futbolcular askerliklerini İstanbul’da yapiyor cepheye gitmiyorlar cuma gunleri esofmanlarini giyip maclara cikiyorlardi cunku Altinordu bir devlet takimiydi. Ne tuhaftir ki devlet takimi olarak gorulen desteklenen Altinordu’nun karsisinda basarisiz oldugu ezildigi tek takim vardi Fenerbahce... Daha onceden kendisine anlatilan (otomobil) Nuri hikayesi geldi aklina,

“Nuri varlikli bir ailenin cocuguydu ve askere gitmek istememis. Fenerbahce yonetimi ise Nuri’ye “sende herkes gibi dusmanla savasacaksin” demisti. Nuri askerlikten kacamayacagini anlayinca Fenerbahce yonetimini tehdit etmis “Eger biraz daha ustume gelirseniz Altinordu’ya giderim. Ben gidersem bircok kisiyi de beraberimde gotururum” demis. Fenerbahce Baskani Hamit Husnu Bey’de hiddetle masaya yumrugunu vurmus ve ofkelenerek "Haddini bil, Efendi... Fenerbahce'de senin gibi baska bir vatan haini bulamazsin. Cabuk bu kulupten defol.." demisti.

Ne yazik ki o sene ki sampiyon takimdan 6 futbolcu daha Altinordu’ya gecmis... Ve onlar giderken Fenerbahce Kaptani Galip Kulaksizoglu gidenlere “Ne siz, ne de sizlerin pasalari bu kulubu yikamayacak! Sizler ve sizler gibilerin uc kurusluk menfaate egilen karakterleri ile bu kulup yasayacaksa olsun daha iyi. Agabeylerimiz ve bizler, bu kulubu sizin gibi alcaklara payanda olsun diye kurmadik. Haydi simdi gidin ve askerliklerinizi Altinordu'nun golgesinde, saray masalarinda yapin. Bu vatan bizimdir, Altinordu sizin olsun..." demisti.

Aklina birden Arif Beyin iceri girmeden once dusundukleri geldi. İci titredi. Sehit dusen askerlerini, silah arkadaslarini dusundukce Fenerbahce Kaptanin soyledikleri anlami ne kadar buyuyordu “...Haydi simdi gidin ve askerliklerinizi Altinordu'nun golgesinde, saray masalarinda yapin. Bu vatan bizimdir, Altinordu sizin olsun...” . Tekrar bakti genc yedek subayinin yuzune demek Canakkale’de 250.000 sehiti futbol sahasinda temsil etmek bu genc cocuga kaldiydi. O sahada oynadigi oyunla belkide cephede kaldigindan cok daha fazlasini yapacakti...

- Gidebilirsiniz Arif Bey ama pazar gunu vazifenizin basinizda olacaksiniz?
- Sagolun!
Arif Bey yine bir topuk selami vererek sevincle tam cadirin disina cikacakti ki...
- Bir dakika Arif Bey!
Arif Bey geri dondu.
- Bundan sonra lutfen mac ile ilgili izin taleplerinizin Fenerbahce Kulupu tarafindan Umum Kumandanliktan alinmasinin uygun olacagi kanaatindeyim...Size her defasinda izin vermek sizde takdir edersiniz ki benim yetkilerim disindadir.
- Anlasildi efendim dedi ve cadirdan cikti.

Hemen yola cikmasi lazimdi yol yaklasik at sirtinda bir gunden fazla cekiyordu. Arkadaslarina “Allah’a emanet olun” dedi ve cikti yola. Arif Bey tek basina hic durmaksizin yol aliyordu. Canakkale İstanbul arasi aslinda cok tehlikeli olum kokan bir yoldu. Yolu uzerinde, daglara cikmis eskiyalik yapan, yoldan gelip gecenleri soyan ve can alan asker kacaklarina rastlayabilecegi gibi savastan kacmis dusman askeri artiklarinda rastlayabilirdi. Arada bir atini dinlendirmek ve yemek icin mola veriyor sonra devam ediyordu. Mac sabahi papazin cayirinda olacakti. Uykusuz, at ustunde bir yolculuktan sonra ayni gun maca cikacakti. Bir yerde vatani vardi bir yerde Fenerbahcesi...Ve Arif Beyin ikisine olan buyuk sevdasi...

1917 yilinin en uzun gecelerinden biriydi nerdeyse butun gece yol almisti artik sabah olmustu. Kusdilindeki beyaz binayi uzaktan gorunce icini garip bir sevinc kaplamisti. Rakip galatasaraydi. Kaptani Galip agabeyde Kirklareli’nden at sirtinda gelmisti. Kucaklastilar ve o sari lacivert 2 numarali formayi ustune giydi. Maca ciktilar. O gun 3-2 yenildi Fenerbahce...Tarih o gunu 1914-1922 yillari arasinda galatasarayin Fenerbahceye karsi aldigi tek galibiyet olarak yazacakti... Arif Bey ustunden 2 numarali formasini cikardi ve Kumandanina soz verdigi gibi 1917 nin en uzun gecesinde tekrar at sirtinda olume meydan okuyarak dustu yine yollara...

Papazin Cayirindan cepheye, cepheden Papazin Cayirina gidip geliyordu Arif Bey...Uzun yol nedeniyle bazi maclara cikamiyordu. Bu arada 1 nci Dunya Savasi kaybedilmis yurt isgal ediliyordu. Artik Kurtulus Savasi ve Kuva-i Milliye yillari baslamisti.

1919-1920 sezonu Union Clubun sahasinin dusman topcu birlikleri tarafindan isgali ve daha sonra da sahada tetanoz mikrobunun tesbiti yuzunden yarida kalmistir. İste bu ligin Fenerbahce ilk macini Anadoluhisari İdmanyurdu’yla oynanacaktir. Fenerbahce bu sezon artik Altinordu’nun onunde sampiyon olmak istiyordu. Savas yillarinda yuzbasi olan Arif Bey icin Umum Kumandanligindan izin alinmis hersey hazirdir. Mac saati geldigin de savasin en buhranli donemlerinde formasiicin gunlerce at sirtinda giden tulu tehlikeyi goze alan Arif bey yoktu. Kotu haber hemen yayilir Fenerbahce savunmasinin Canakkale gecilmezi, İstihkam Yuzbasi Emirzade Arif Bey Nigde Bor Ovasinda Sehit dusmustur.

Hemen tahta bir sandalye getirildi ve santra cizgisinin basladigi yere kondu. Ustune de Arif Beyin 2 numarali formasi... Elinde Altinordu gibi bir takima giderek askerlikten muaf olmak gibi bir imkani varken Sehit Yuzbasi Arif Bey zor olani vatanseverligi secmis ve cepheden maca mactan cepheye at sirtinda vatan savunmasiyla-Fenerbahce savunmasi arasinda mekik dokumustu. Fenerbahce o gun sahada 10 kisiydi ve Anadoluhisari İdmanyurdu’nu tarihinin en farkli skoruyla 11-1 maglup etti. Mac bitimi butun Fenerbahceliler Arifin formasi onunde durdu ve “Ruhun Sad Olsun Arif” dediler. Ertesi gun Sehit Arif Beyin ruhuna okutulan mevlutta klup binasi gelenleri almadi.

Arif Beyin sehit olusunun Fenerbahceliler uzerinde biraktigi derin yara Fenerbahcenin ve Fenerbahcelinin yuklendigi gorev olmustur. Arif Bey’in sehadetinden tam 1 yil sonra Fenerbahce Kulubu isgal kuvvetleri genel komutani general Harrington tarafindan 70 gun kapatilir. Daha sonra isgal kuvvetleri icin futbolda utanc dolu yillar Fenerbahce icin Turk milletinin onuru ve gururu olma savasi baslar.

İsgal kuvvetleri ile “50 mac yapmis, bunlardan 41 ni kazanip 4 macta berabere kalmis, sadece 5 macta yenilmistir attigi 193 gole karsilik 47 gol yemistir.” Artik Kurtulus Savasinda Fenerbahce sahada da en on saftadir. Anadoluda ki isgale direnisin sembolu İstanbulda Fenerbahce olur... Tipki Kaptan Galip’in dedigi gibi “Bu vatan bizimdir”...

Kaynaklar:
Sehit Arif'in bilgileri 22 websitesi ve 13 kitaptan faydalanilarak teyit edilmistir.
Bazi bolumlerin alintilari;
Yalcin DOGAN-Fenerbahce Cumhuriyeti
Sedat TAYLAN-Biz Fenerbahceliler-1965
Ali Sami ALKİS-Hurriyet Gazetesi-Temmuz-1992
Selahattin Duman-Sabah Gazetesi-Agustos-1996

Yalan Söyleyen Tarih Utansın... (2)

Gecenin karanliginda Dereagzinda kucuk balikci teknesine vuran dalgalarin sesinden baska bir ses duyulmuyordu. Yukledikleri artik son sandikti. Kan ter icinde kalmislardi. Kolay degildi yaptiklari is gece yarisindan beri surekli ozenle tek tek onlarca sandik yuklemislerdi.

- Tamamdir kaptan Allah’a emanet ol!Bizimkilerden kim gorursen selam soyle!...

Nevzat kaptan yakasiz beyaz mintanin uzerindeki mendile terini silerken,

-Aleykum selam bas ustune sizlerde, Allah’a emanet olun...Yolumuz uzun malum “Istiklal Yolu” ( o zamanlarda Inebolu’dan Ankara’ya giden yola halk arasinda “Istiklal Yolu” deniyordu)... Hadi bakalim simdi yola cikma zamani...

Tahta iskeleye ciktilar. Yukunun agirligi nedeniyle kucuk balikci teknesinin kupestelerini dalgalar adeta oksuyordu. Oksamak kelimesi belki de yavan kaliyordu soyle denmeliydi bu vatansever evlatlarina isgal altindaki bir milletin adina tesekkur eder alnindan oper gibi o kupesteye opucukler konduruyordu.

Gun agirmak uzereydi. Iskeleden beyaz badanali iki katli, agaclar arasindaki sevimli sicak ve sevecen binaya dogru yuruduler. Yatmadan once bu yorgunlugun uzerine demli bir cay iceceklerdi. Yuzlerinde gorevlerini yapan insanlara has bir gurur vardi. Odun sobasi uzerine cay suyunu koydular.

.........

Isgal kuvvetlerinin ordu karargahina gelen Yorgo eski bir futbolcuydu. Daha once Elpis kulubunde top oynamisti. Hararetle bir seyler anlatiyordu.

-Bilmeyorsunuz neredeyse her gece her sabah gun agirmadan gondereyorlar...

.........

Ingiliz mufrezesi komutani rolanti ile calisan balikci teknesiyle birlikte ates emrini verdi. Eger Rum ispiyoncunun dedigi gibi anlatilanlar gercekse gonderilen silah ve muhimmat ile ilgili General Harrington’un kendisine yapacaklarini dusundu...

- Ates kacirmayin tekneyi!...

Nevzat kaptan hazirdi oyle kolay pes etmek yoktu... Anadolu bu silahlari bu muhhimmati bekliyordu...

-Davranin be gavurun soyu size teslim olan sizin gibi olsun!...

Mustafa Bey’le Refik Bey daha caylarindan ilk yudumu almislardi. Silah sesleriyle irkildiler. Ilk ses yasca buyuk Mustafa Bey’den geldi.

-Davran be Refik bunlar bizimkilere baskin veriyor.

-Vatan yolunda olmeyen namerttir be agabey. Gelecekleri varsa gorecekleri var...Gelin ulan eceline susamis itler dunyaca bir olunda gelin...

Ingiliz mufrezesi Dereagzindan gelen sesler uzerine ateslerini o yone kaydirdi.

Gunes dogdugunda Fenerbahce ikinci takiminda top oynamis bu iki insan bir vatanin kurtulus mucadelesinde olen binlerce sehidin arasina katilmislardi. Ingilizler onlarin olu bedenlerine saskinlikla ve hayretle bakiyorlardi. Cunku bu iki insanin cansiz bedenlerinden bile yuzlerindeki gorevlerini yapmanin verdigi gururla direnisin timsali gulumsemelerini silinmemisti.

Onlar sahadet mertebesine ermislerdi fakat canlariyla gonderdikleri silahlar Nevzat kaptanla birlikte Anadoluya “Istiklal Yolu” na, bir milletin onur mucadelesine esaretten kurtulusuna dogru yol aliyordu.

Yalan Söyleyen Tarih Utansın... (3)

General Harrington bu olay uzerine kararini verdi....Fenerbahce kapatilacakti.... Vataninin isgaline direnen bu klup artik bir spor klubu olarak degerlendirelemezdi. Osmanli hukumetinin vatan haini, kafir ilan ettigi hatta o ve onun yandaslarinin idamina Padisah fermani, din dusmani olduklarina Seyhulislam’in fetva verdigi Anadolu hareketinin basi M.Kemalin destekledigi Kemalist bir hareketin destekcisi bir kluptu bu... Fenerbahce Kemalist’ti ve derhal geregi yapilmaliydi. Yani kapatilmaliydi.

Nitekim 3 mayis 1918 de Mustafa Kemal Fenerbahce Spor Klubunu ziyaret etmis ve arkadasi Sabri Toprak Beyle Fenebahcenin ileri gelenleri bir odaya kapanmis saatlerce gorusmuslerdi. Simdi o gorusmede neler gorusuldugu ortaya cikiyordu.

Nitekim Mustafa Kemal bu klubu ziyareti esnasinda seref defterine "Fenerbahçe Kulübünün her tarafa mazhar-i takdir olmus bulunan asari mesaisini isitmis ve bu Kulübü ziyaret ve erbab-i himmeti tebrik etmeyi vazife edinmistim. Bu vazifenin ifasi ancak bugün müyesser olabilmistir.Takdirat ve tebrikatimi buraya kayd ile mübahiyim. " satirlarini da dusmustu. Artik Mustafa Kemalle Fenerbahce klubun arasindaki gizli iliski inkar edilemez bir gercekti.

Hele son olay Fenerbahcenin Kemalist olusunu oyle ispat etmisti ki Fenerbahce resmen klup binasinda isgal kuvvetleri baskinina direnis gostermis sehit vermisti...Fenerbahce artik bir spor klubunu degil bir direnisi, bir isyani, bir milletin kurtulus mucadelesini temsil ediyordu.

General Harrington’un ici icini yiyordu. Artik son olay bardagi tasirmisti. Kendisi de futbolu cok seviyordu ama Fenerbahce artik bir futbol klubu degildi. Anadoluya asker gonderiyorlar silah kaciriyorlar ve mevcut mutareke andlasma kurallarina uymayarak sanki Anadolu da ki isyanci Kuvay-i Milliye’cilerin Istanbul subesi gibi calisyordu.

1920 yilinin haziran ayidir, Tegmen Miller ve emrindeki mufreze klup binasini detayli bir sekilde ararlar ve herhangi bir silah ve muhimmat bulamadiklari halde klubu muhurlerler... Tegmen Miller’in Omer Nazim Bey’in eline verdigi belgede kulubun kapatilmasi gerekceleri soyle siralaniyordu.

1. Fenerbahce Spor Klubu , İttihad ve Terakki Firkasinin bir subesi olup, spor maskesi altinda siyasi faaliyette bulunmaktadir.

2. Fenerbahce Spor Klubu muttefik kuvvetlere karsi dusmanca duygular beslemekte ve bunlari her firsatta ifade edip, ahaliyi kiskirtmaktadir.

3. Fenerbahce Spor Klubunde yuvalanan bazi kisiler, Anadoluda ki asilere silah ve muhimmat sevketmektedir.

4. Yukaridaki sayilan nedenler ve gorulen luzum uzerine Fenerbahce Spor Klubu suresiz olarak kapatilmis ve azalari her turlu sosyal faaliyetten men edilmistir.

Istanbul ve civari isgal ordulari kumandani General Harrington

Ne tuhaf Talat Pasanin devlet takimi Altinordusuna vatanseverlikle karsi koyan Fenerbahce simdi Ittihad ve Terakki Firkasinin bir subesi olmakla suclaniyordu. Aslinda o yillarda Mustafa Kemal’e eski bir Ittihadci gozuyle bakan sadece General Harrington olmadigi icin bu hataya dusmesi normal karsilanabilir. Bu arada Sabri Toprak Bey’de isgal kuvvetleri tarafindan Malta’ya suruluyordu.

Esirdi Istanbul, sokaklarda dolasan yillarca o cephe senin bu cephe benim dolasmis eski askerler, evlatlarini, kocalarini sehit vermis kadinlar ve halkin cektigi aclik sefaletin ustune bir de isgal ordularinin askerlerinin yaptigi turlu hakaretler, eziyetler, tacizler. Kara bir havaydi yasanan goz pinarlari kurumus artik gozlerden yas gelmiyordu sadece yurekler kan agliyordu.

Kimsenin sesini cikaracak hali yoktu. Halk gordugu zulum karsisinda sessiz kaderini kabullenmis halde bekliyordu. Iste bu ortamda Fenerbahcenin kapatilmasi o sessiz ve sefalet icindeki Istanbul halki tarafindan buyuk bir tepkiyle karsilaniyordu.


General Harrington bu ise cok sasiriyor ve yaverine”Bu insanlarin memleketlerine girdik seslerini cikarmadilar, baskentlerini isgal ettik seslerini cikarmadilar ama bir futbol takimini kapattik verdikleri tepkiye bak “diyordu. Oysa bu daha baslangicti. Yillar sonra kendi adini tasiyan kupayi verirken elleri titreyecekti.

Bilmiyordu General Harrington Fenerbahce bir futbol takimi degildi. Bilmiyordu o esir halkin tek tesellisi Fenerbahceydi. O zulum cizmeleri altinda ezdikleri Istanbulun Fenerbahceden baska nesi vardi.

Oyle kolay degildi Fenerbahceyi kapatmak kulubun ileri gelenleri Burhan Asaf’in baskanliginda bu kapatma kararina boyun egmeyecek ve 30 kisilik “Muessesan Heyeti” kurarak faaliyetlerini surdurecekti.

Gordugu baski ve tepki karsisinda dayanamayan General 2 ay sonra kulubu aciyordu. Kapatamamisti bu kulubu kapatamayacakti.

Yalan Söyleyen Tarih Utansın... (4)

Mustafa ELKATİPZADE İstanbul’un bütün mahallelerini tek tek dolaşıyordu. İstanbul’un nemli havasına bir de yaz sıcağı eklenmiş kan ter içinde o mahalle maçlarını seyrediyor. Eğer güzel oynayan bir çocuk varsa hemen adını alıyordu. Neredeyse 1 aydır bütün mahallelerde yapılan mahalle maçlarına gitmiş ya da organize etmişti. En çok da şu zayıf sıska ama bıçkın delikanlı duran Zeki Rıza (SPOREL) denen çocuğu beğenmişti. O günde yorgun argın Kuşdilinde ki beyaz ahşap binaya döndüğünde Hulusi Beyle (KEZRAK) karşılaştı.

“Tamamdır Hulusi Bey Fenerbahçe’nin ikinci takımını da kurduk. Artık bu çocuklar sayesinde Fenerbahçe hiç topçusuz kalmayacak iyi oynarlarsa ağabeylerinin yerlerini alırlar böyle de sürer bu iş.”

Talat Paşa’nın 1914 yılında Progres’ in ismini değiştirerek Altınordu’ yu desteklemesi İstanbul’daki aydınların ve saltanat dalkavuklarının en sevdiği spor dalı haline sokmuştu futbolu...

Nitekim herkes cepheye gönderilirken Altınordulu futbolcular askerliklerini İstanbul’da yapıyor cepheye gitmiyorlar cuma günleri eşofmanlarını giyip maçlara çıkıyorlardı çünkü Altınordu bir devlet takımıydı. Ne tuhaftır ki devlet takımı olarak görülen desteklenen Altınordu’nun karşısında başarısız olduğu ezildiği tek takım vardı Fenerbahçe...

Fenerbahçe’nin 1914 ve 1915 yıllarında üst üste şampiyon olması Talat Paşa’nın Fenerbahçeli futbolculara el atmasına neden olmuştu. Nitekim 1916 yılında Otomobil Nuri ve altı arkadaşı Fenerbahçe'den ayrıldılar.

Nuri varlıklı bir ailenin çocuğuydu ve askere gitmek istememiş. Fenerbahçe Yönetimi ise Nuri’ye “Sen de herkes gibi düşmanla savaşacaksın” demişti.

Nuri askerlikten kaçamayacağını anlayınca Fenerbahçe Yönetimini tehdit etmiş “Eğer biraz daha üstüme gelirseniz Altınordu’ya giderim. Ben gidersem birçok kişiyi de beraberimde götürürüm.” demişti.

Daha sonra İşgal kuvvetleri tarafından Malta adasına sürgüne gönderilecek olan Fenerbahçe Başkanı M.Sabri Bey (TOPRAK) hiddetle masaya yumruğunu vurmuş ve öfkelenerek "Haddini bil, Efendi... Fenerbahçe’de senin gibi başka bir vatan haini bulamazsın. Çabuk bu kulüpten defol! " demişti.

Ne yazık ki o sene ki şampiyon takımdan 6 futbolcu daha Altınordu’ya geçmişti... Ve onlar giderken Fenerbahçe Kaptanı Galip Bey (KULAKSIZOĞLU) gidenlere “Ne siz, ne de sizlerin paşaları bu kulübü yıkamayacak! Sizler ve sizler gibilerin üç kuruşluk menfaate eğilen karakterleri ile bu kulüp yaşayacaksa ölsün daha iyi. Ağabeylerimiz ve bizler, bu kulübü sizin gibi alçaklara payanda olsun diye kurmadık. Haydi, simdi gidin ve askerliğinizi Altınordu'nun gölgesinde, saray masalarında yapın. Bu vatan bizimdir, Altınordu sizin olsun..." demişti.

Ne yazık ki Fenerbahçe A takımı eksik kalmıştı. İşte A takım maçlara tam kadro çıkabilmek için mecburen Mustafa ELKATİPZADE’nin o mahalle aralarında tek tek dolaşarak mahalle maçlarında bulupta kurduğu B takımından iki futbolcusunu A takıma almıştı. Bu iki oyuncunun adı Zeki Rıza ve Alaaddin’dir.

İlk maç günü geldiğinde belki de en rahat olanlardan biri Mustafa ELKATİPZADE Beydi. Karşılarındaki takım Üsküdar Anadoluydu ve Kulübün Başkanı ile takım Kaptanı Rahmetli Gazeteci Burhan Beydi (FELEK) . Burhan Bey yine her zamanki gibi dört ayaklı fotoğraf makinesini yanında getirmişti. Her gittiği yerde fotoğraf çekmesi ile ünlü Burhan Bey maçtan önce de hatıra olsun diye Fenerbahçe’nin fotoğrafını çekmek ister. O esnada Zeki Rıza’yı görünce vazgeçer ve düştüğü duruma da çok kızar. “Ben çoluk çocuğun fotoğrafını çekmem” der. Maç başlar ve Fenerbahçe sahadan 7-0 galip ayrılır.

Ne tesadüftür ki maçta ki 7 golün 4 nü çoluk çocuk diye fotoğrafı bile çekilmeyen Fenerbahçeli Zeki Rıza atmıştır.

Cumartesi, Eylül 16, 2006

531 + … = İnadına Fenerbahçe




Fenerbahçe Lig maçlarında Kadıköy’de en son 17 Nisan 2005 tarihinde Beşiktaş’a 4-3 yenildiğinden beri maç kaybetmiyor.

Fenerbahçe’nin bundan sonraki ilk maçını 1 Ekim 2006 da Bursaspor ile oynayacağını göz önüne alırsak tam tamına 531 gündür Fenerbahçe taraftarı ligde Kadıköy’de yenilgi görmemiş oluyor.

Fenerbahçe’nin en son yenilgiden beri oynadığı 22 lig maçının sonuçları şöyle

2004-2005

Fenerbahçe - Trabzonspor: 2-1
Fenerbahçe - Galatasaray: 1-0

2005-2006

Fenerbahçe - Diyarbakırspor: 2-2
Fenerbahçe - Samsunspor: 5-2
Fenerbahçe - Ankaraspor: 2-1
Fenerbahçe - Kayserispor: 3-0
Fenerbahçe - MKE Ankaragücü: 2-1
Fenerbahçe - Gaziantepspor: 1-0
Fenerbahçe - Vestel Manisaspor: 2-1
Fenerbahçe - Trabzonspor: 2-2
Fenerbahçe - Denizlispor: 6-2
Fenerbahçe - Gençlerbirliği: 3-0
Fenerbahçe - Çaykur Rizespor: 1-1
Fenerbahçe - Beşiktaş: 2-2
Fenerbahçe - Konyaspor: 5-0
Fenerbahçe - Malatyaspor: 2-0
Fenerbahçe - Sivasspor: 3-0
Fenerbahçe - Galatasaray: 4-0
Fenerbahçe - Kayseri Erciyesspor: 4-2

2006-2007

Fenerbahçe - Kayseri: 6-0
Fenerbahçe - Çaykur Rizespor: 2-1
Fenerbahçe - Antalyaspor AŞ: 4-2

Rezalet değil mi? Takımı ıslıklamaya, Kaptanı yuhalamaya, giden hocayı kötülemeye gelen hocaya gitsin demek için fırsat kollamaya devam…

Biliyorum çok gıcık oluyorsunuz bize ve bizim gibilere sizin deyiminizle "Hep Destekçilere" hatta çok da kıl kapıyorsunuz değil mi?

Ama ne yaparsınız, biz size ve sizin gibilere inat yenilmiyoruz işte…

O gün hiç gelmesin ama yenilirsek mi? İşte asıl o zaman İNADINA FENERBAHÇE

Pazartesi, Temmuz 17, 2006

Son Yazım Antu Haftanın Konusu "Aklım Doğru, Yüreğim Yanlış"


Son yazdığım yazı Fenerbahçe taraftarının resmi sitesi www.antu.com da Haftanın Konusu oldu. Siz de konuya yorumlarınızla katılabilirsiniz.


Antu Haftanın Konusu "Aklım Doğru, Yüreğim Yanlış"

Yeni sezon uygulamalarımızdan biri olan, "haftanın konusu topiği" bu hafta, geçen yılın Antu Üyesi ödüllüne sahip olan duayen üyemiz Sakura tarafından açıldı. Topiğin adı; Antu Ana sayfa konusu: "Aklım Doğru, Yüreğim Yanlış"... Son günlerde Ülker ile yapılan sponsorluk anlaşmasının taraftarlarımız üzerinde yarattığı etki temelinde, bir taraftarlık tanımı, özellikle Fenerbahçe taraftarlığı tanımı üzerinden, Endüstriyel futbolun romantik taraftara etkisi üzerine analizler yapılan bu güzel yazı, bu haftanın gündemini oluşturuyor. Siz de, topiğe görüşlerinizi yazarak katılabilirsiniz. İşte Sakura'nın topiğe attığı ilk mesaj:

"Aslında Fenerbahçe Taraftarının kafasını bugün en çok karıştıran konu yeni transferler değildir. Fenerbahçe'nin yüzyıllık alt kültüründen doğan kimliğine olan bağlılığın sorgulanmasıdır. Sportif başarı ile bir taraftar kitlesi yaratabilirsiniz (bunun örnekleri de mevcuttur) ama bir alt kültüre dayalı bir taraftar kimliği oluşturamazsınız. Bir başka deyişle sportif başarıyla ancak bir taraftar profili oluşturabilirsiniz ama bununla bir taraftar kimliği yaratamazsınız. Çünkü sportif başarıyı kaybettiğinizde yaratığınız taraftar profilini ki bu seyirciden öte olmayan bir kitledir kaybedersiniz.

Taraftar, alt kültüre dayalı olarak oluşmuş kimliğini büyük bir romantizm ile taşır. Zaten bu kimlik taşıyan romantizm sürekli kulübüne gelir sağlar. Romantizmi gereği karşılıksız sevdiği için verir. Önemli olan başarı değildir onun için kulübüne duyduğu sevgidir. Hiç bir başarı bu kimliğin ona verdiği hazzı, tatmini yaşatamaz ve hiçbir kupa da bu kimlik özdeşleşmesinin yerini tutamaz. Bu kimliğe sahip olmadan sportif başarıyla oluşan seyirci kitlesi kendisinin oluşumuna etken olan neden ortadan kalkınca kısacası başarısızlıklar ard arda sıralanınca dağılmaya başlar. Bunun da örnekleri mevcuttur. O yüzden takım tutmakla aynı takımdan olmak arasında bir fark vardır. Fenerbahçe taraftarının neredeyse çoğunluğu takım tutmaz sadece Fenerbahçelidir.

Taraftar ile seyirci arasında ki fark yani işin diğer yüzü ise aslında birçok kişinin görmek istemediği veya bazı mensupları ile yöneticilerin seyirciyi müşteri olarak değerlendirdiği sağlanan gelir konusudur. Romantikler kendilerini müşteri olarak görmezler. Müşteri değildirler oysa sportif başarıya endeksli seyirci başarıyı karşılıksız ister. O başarı varsa vardır. Takım kötü oynarsa başarı yoksa seyredecek bir şey yoktur. Kısacası kendisi müşteri olduğunu bilir ve müşteri gibi davranır. Amacı en ucuza kendisine en çok fayda sağlamaktır.

Romantik taraftar ise farklıdır. Müşteriliği kabul etmez ve kendisine bu tür yaklaşımları sindiremez. Onun için başarının önemi yoktur. O doğal bir romantizm ile takımını sevmektedir ve takım iyide olsa kötü de olsa ona karşılıksız vermeye taraftır. Bunu yapmakta onun için çok doğaldır çünkü verdiği zaten aslında ondan başkası değildir. Gelir sağladığı onun takımıdır ve kendisidir. Spor kulüplerinde gelir varsa ekonomik büyüme vardır. O yüzden seyircisi çok olan değil taraftarı çok olan kulüplerde ekonomik büyüme olur.

Sportif Başarı olduğu sürece gelen taraftar bir ölçüde gelir kazandırır. Ama başarıda sürekliliği sağlayamazsanız, taraftarı kaybedersiniz. Kaybettikçe gelirleriniz düşer. Romantizmi olmayan taraftarın takımı çok kötü durumdayken gelip kombine alacağını veya ürün kullanacağını düşünebilir misiniz? Bu geliri ancak alt kültürden gelen ve kimliği olan bir taraftar grubu yapabilir.

Nitekim Fenerbahçe daha üç beş yıl öncesinde futbol takımının en kötü sezonlarından birini yaşarken ürün satışlarında ki artışının sebebini araştırmak isteyen Real Madrid yöneticilerinin gelip kulüp gelirlerini incelenmesinin nedeni budur. Fenerbahçe taraftarı bir yüz yıllık alt kültürden gelmiştir. Bir kimlik sahibidir ve bu kimlik sportif başarıyla gelen bir kimlik değildir. Fenerbahçe taraftarının en küçüğüne bile sorsanız General Harrington Kupasını bilir. Kurtuluş Savaşında Fenerbahçe'nin oynadığı rolü bilir. Zaten kulübün kurulurken ki tüzüğüne baktığınızda Fenerbahçe'nin alt kültürünü daha kurulduğu gün belirlenmiş ve bu kimlik yüzyıl taşınmıştır.

Bugün birçok kulüp gelirlerini arttırmak için sponsorluk anlaşması yapmaktadır. Kimi isminin önüne sponsorun ismini almaktadır. Yimpaş Yozgatspor, Vestel Manisaspor, Pınar Karşıyaka gibi. Bu takımlardan bazıları ismi ile anılırken bazısı sponsorun ismi ile anılmaktadır. Mesela Manisaspor'un adı, sponsoru Vestel kadar pek kullanılmazken, Yozgatspor adı ise sponsoru Yimpaş'tan daha çok kullanılmaktadır.

Zaman ne gösterir bilinmez ama Fenerbahçe futbol takımının da bir sponsor anlaşması imzaladığını düşünelim. İsminin önüne veya arkasına o sponsorun ismi geldiğini, siz Fenerium'dan o formayı alır mıydınız? Eğer Şampiyonlar Ligi kupasını alacaksak alırım diyenler, zaman değişti günümüzde sponsor anlaşması olmadan büyüyemezsiniz diyenler olabilir ama hala o özdeşleşme ile ben o formayı almazdım diyenlerde olacaktır. Sonuçta geçmişten gelen bir kimlik vardır. Öbür taraftan ürün satışlarında ki, kombine veya diğer gelirlerde ki bu tür düşünenlerden dolayı kaynaklanan düşüş sponsor tarafından da karşılanabilir.

Ancak şu bir gerçektir ki kulübün artık kendi kaynaklarının bir kısmının nedeni olan romantizm ve amatör ruh kaybedilmiştir. Yani gelir olarak kısa vadede kayıp yok, kazanç çoktur ama uzun vadede ise daha önce romantizmden kazanılan gelire göre daha çabuk büyümüş sağlıksız bir kaynak görünümü vardır. İşler kötüye gitmediği sürece her şey yolunda olacaktır ama işler kötüye gittiğinde tribünde yıkım eskisinden çok daha büyük olacaktır. Üstelik romantiklerin de kalbi kırıktır.

Fenerbahçe adının başka bir isimle veya ekle anılması geçmişten gelen alt kültürünün oluşturduğu kimliğe uygun değildir. Fenerbahçe sevdalıların bir çoğu bu tür bir sponsor anlaşmasına sıcak bakmaz. Sanki yüreklerinin derinliklerinde ki bir yerlerde çok ince bir şeyler kopmuştur. Bunu kabullenmek, rakip takım seyircisi tarafından sürekli "Fenerliler neden bu kadar fanatik oluyor" diye sorulan Fenerbahçeli için, o kadar zordur ki ancak yine Fenerbahçeliler anlayabilir. Bu güne kadar tek başınalığı ve yalnızlığı ile herkese ve her şeye rağmen ayakta durabildiği için büyüklüğünün adı konulamayan Fenerbahçe ile kendini özdeşleştirmiş ve "Neden Fenerbahçelisiniz?" sorusuna verdikleri cevaplar bile insanları şaşırtan romantik taraftarının çokluğu böyle bir sponsor anlaşmasına alışmayı zorlaştırmaktadır.

Olayın diğer yandan bakış açısı ise sponsor anlaşması olmasa da Chelsea'dir. Rusya'dan gelip Roman Abramovich İngiliz Chelsea'yi aldığı zaman bütün taraftarlar isyan etmişti. Yapılan transferlerle Chelsea'ye gelen dünyanın en ünlü oyuncuları ilk önce taraftarı sakinleştirdi ve elli yıl sonra gelen şampiyonlukla bu isyan bir an da desteğe döndü. Kim bilir aynı durum Fenerbahçe taraftarında da yaşanacaktır. Bir bakmışsınız bizden çok daha muhafazakâr olan İngilizler gibi biz de bu değişime alışmışız. Yine de aklım doğru diyor olsa da yüreğim yanlış der. Çünkü romantikler için Fenerbahçe Ülker değildir sadece Fenerbahçe'dir."

Topiğe Ulaşmak için tıklayın

Cuma, Temmuz 14, 2006

Bu bayrak inmez, Bu sevda bitmez


Evvelki gün altı yaşındaki küçük kızımın doğum günüydü. Yaklaşık bir aydır onlardan uzaktayım. Hem telefonla olsa bile doğum gününü kutlayım istedim. Hem de doğum günü hediyesi özel bir şey istiyorsa onu alayım dedim. Anne ve baba olanlar bilirler çocukların doğum gününde hediye almak çok zordur. Çoğu zaman beklentileri hayalleri vardır. Ayakkabı elbise gibi öyle ihtiyacı olan bir şeyde değildir çoğu zamanda… Çünkü çocuklar bunları hediye değil anne babanın alması gereken görev olarak görürler. Eğer onların istedikleri şeyden farklı bir şey alırsanız tuhaflaşırlar. Neyse sözü uzatmayayım biz başladık konuşmaya…

— Kızım sana doğum günü hediyesi ne alayım? Ne istersin?
— Kocaman Fenerbahçe Bayrağı istiyom.
— Var ya kızım bir sürü bayrak ev de…
Biraz utangaç biraz da çocuklara has o yuvarlamasıyla
— Babaaaa… O bayraklar benim değil ki…
— Kimin kızım…
— Ablamla senin… Benim hiç bayrağım yok ki…
Anlaşıldı alacağız bayrağı da biz de biraz naz yapar gibi konuşalım istedim. Amacımız belli konuşturacağız bizim ufaklığı… Bu arada hem sesini duyacağız. Hem de özlem gidereceğiz.
— Ne fark eder kızım sonuçta hepsi senin… Fenerbahçe Bayrağının benini mi, senini mi olurmuş… İstediğini al salla işte…
— Ya baba yaaaa. Sen beni dinlemiyon mu? Kocaman istiyom kocaman…
— Ne yapacaksın sen kocaman bayrağı kızım.
— Haftaya ne var baba.
Ben hemen gülümseyerek…
— Ben geliyorum.
— Tamam da… Sen değil baba…
İçimden geçirdim. “Allah Allah ne var ki haftaya…”
— Başka ne var kızım
— Bayram var ya baba ya…
— Ne bayramı?
— Offf be baba ya… Her şeyi unutuyorsun… Fenerbahçe Bayramı…
Eyvah çok kötü yakalandık diye geçirdim içimden…
— Unutmadım ki kızım… Ama sen o kocaman bayrağı alıp da bayramda sallayamazsın ki…
—Hihihihi… Sallamayacam ki…
— Peki ne yapacaksın kızım?
— Asacam… Ablam söyledi. Fenerbahçe Bayramında bütün Fenerbahçeliler bayraklarını asacakmış. Ben de Fenerbahçeliyim ama benim bayrağım yok. Bana bayrak al. Bende bayrağımı asacağım.
— Peki kızım…


İçimden de geçiriyorum tabi “Ulan bu armut denen şey bir kere de uzağa düşsün be, bir kere de uzağa düşsün”

Bir yerden de kahrediyorum, utanıyorum tabi… Altı yaşındaki çocuk Fenerbahçeli olduğu için 19.07 günü bayrak asmaktan bahsediyor. Ben nelerle uğraşıyorum… Keşke onun kadar saf ve masumane inanabilseydim herkesin o gün, bütün Fenerbahçelilerin bayrağını asacağına ama şunu da biliyorum artık…

Bu sene ne bu bayrak iner ne de bu sevda biter.
Ali KUTAY

Perşembe, Temmuz 13, 2006

Teoride Paranoyaklığın Sınırı Yok


Ortalık her şeyden nem kapma teorileri ile dolup taşıyor. Onca ittifaktan ve çalınan şampiyonluktan sonra o hale geldik ki öküzün altında deve arar olduk. Öyle ya paranoyaklığın sınırı yok. Affınıza sığınarak bende birkaç tane üreteyim istedim.

Teori 1: Daum ile futbolcuların arası bozuktu. Daum gitsin diye futbolcular Denizli’yi yenmediler ve şampiyonluk gitti.

Teori 2: Aziz Başkan Daum’u göndermek istiyordu ama bir taraftan da sözleşmesi vardı. Şampiyonluk ve kupa gidince istifa etti ve Daum’u üzüntülü acılı taraftarla karşı karşıya bıraktı. Daum gidince tekrar Başkanlığa döndü.

Teori 3: Fenerbahçe’nin başına Scolari gelirse bazıları bu transferden komisyon alacaktı. Zico gelince bu komisyon işi yattı o yüzden şimdi Zico hakkında bu kadar güvensizlik ve eleştiri pompalanıyor.

Teori 4: Fikstür çok önceden belli ve Fenerbahçe’nin aleyhineydi. Yine de kimseyi uyandırmamak ispat edilememesi için usulen kura çekildi.

Teori 5: Geçen sene başında Türkiye Ligini kalitesizleştirecek kadar, hatta Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırması gerekir denilen ya da hocası olsa da olmasa da başarılı sonuçlar alacak kadar kadrosu kaliteli ve iyi olan Fenerbahçe’nin nedense sadece bir hücum oyuncusu gitmesine rağmen defansı kötü, orta sahası kötü ama forvette bir sorunu yok. Yanlış teşhis bu kadroyu öldürür nasıl olsa Fenerbahçeli değilsen bile ver pompayı yıldız oyuncu isterik. Nedeni gelecek oyuncunun menajerinden alınacak komisyon neden olmasın? Hani şu sıralarda gündem olan borsa da yaşananlar gibi…

Teori 6: Yıl 2002 Türkiye Liginde şaibeli kafa karıştıran bir sürü şey ve bu takımda oynayan futbolcular Dünya Kupasında üçüncü oluyor, Yıl 2006 İtalya’da şike soruşturması ve bu takımda oynayan futbolcular Dünya Kupasında final oynuyorlar. Yani ülkende şaibeye bulaşırsan Dünya Kupasında başarılı oluyorsun.

Teori 7: Haziranda gidecek denilenler gitmedi. Ya kapalı kapılar ardında bazı sözler verildi ya da bugüne kadar söylenenlerin hepsi iftiraydı. Ya biz kandırıldık ya da bazıları hala kandırılıyorlar veya en kötüsü ortada çok büyük bir menfaat var.

Teori 8: Bizim gibilere taraftar forumlarında bu satırları parayla zorla yazdırıyorlar. Sırf eksikliklerin aksaklıkların önünü kapayalım gerçekleri örtelim diye…

Yani teori üretmeye kalktığınızda paranoyaklığın sınırı yok. Asıl yapmamız gereken şey ise bizim pratiğimizi geliştirmemiz. 19 Temmuz’da ne yapıyorsunuz? Feneriumdan kime ne hediye vereceksiniz? Kombinenizi cebinize koydunuz mu? Beyaz Pele’yi ne diye çağıracağız? ZİCO ZİC… ZİCO ZİC… ZİCO ZİC… Diye çağırsak ayıp olur mu?

Sahi biz Fenerbahçe sevdasında nerede kalmıştık? Yoksa bu bizim uzun yürüyüşümüz dediğimiz yolun sadece en güzel yüz metresi miydi? En önde ve en hızlı koştuğumuz.

Sahi biz nerede kalmıştık?

Pazartesi, Temmuz 10, 2006

Artık düşünmüyorum.

Söylenememiş sözler kalmasın dilimizde. Daha o sahaya çıkmadan inananlar-inanmayanlar türküleri arasına sıkışıp kalmışız. Sorular üşüşüp duruyor beynime kime inanmıyorsun sevdana mı? Kavganın öteki tarafına mı? Ya neye inanıyorsun sevdana mı? İnsan inanmadığı bir şeye nasıl sevdalanır ki? Ne ötesi var kavramların ne de berisi.

Kapa gözlerini bir nefes al ve düşün diyorum.

O sahaya çıkmadan önceki heyecanımızı düşün. Tribünlerde ki o sarı lacivert kokumuzu düşün. Sarı laciverde bürünmüş çocuklarımızı düşün. Şarkılarımızı türkülerimizi omuz omuza halaylarımızı düşün. Hani, hadi be… Hadi be gol gol deyişlerimizi ve atılan bir gol sonrası akan sevinç gözyaşlarımızı… Kaybedilen kupadan sonra yüreğimizdeki acıyı düşün ya giden şampiyonluğumuza yıkılışımızı o an dünyanın sonunu görüşümüzü düşün.

Fenerbahçeliyim dememizin gururunu düşün. Dilenenlerden değil direnenlerden olmamızın bize verdiği doyumsuz onuru düşün. Hiçbir kulübe yaltaklanmadan yalnızlığımızda ki büyüklüğümüzü düşün. Tek başına bütün dünyaya meydan okuyuşunla, dimdik kafa tutuşunla, o asil duruşunla düşün.

Onunla yaşadığın sadece şenlikleri değil acıları da düşün. Hiçbir zaman anlamamışımdır bir şeyi olduğu gibi kabul edemezsen nasıl sevdalanırsın, nasıl bağlanırsın. Gözü karartmadıktan sonra ne kadar büyük olur ki sevda… Sadece güzellikleri paylaştıktan sonra sevginin ne anlamı var ki onunla acıları ortak yaşamadıkça…

Nasıl anlatırsam anlatayım, biliyorum ki birçokları tarafından anlaşılsam da anlaşılmazlıktan gelineceğim. Çok da önemli değil aslında anlaşılmak veya anlaşılmamak çünkü her şey yavan her şey boş her şey tarifsiz “Fenerbahçe” denilen kelimenin yanında… İçinde geçtiği her cümle yüklemsiz tümce. Her sıfat sönük, her isim anlamsız.

Bir de içinizde büyüttüğünüz duyguları düşünün. İçinizde kopan fırtınaları, ona söylemek istediklerinizi ama söyleyemediklerinizi. Ona yapılan haksızlıklara büyüttüğünüz öfkenizi düşünün. Yüreğinizde kabaran isyanı düşünün. Üstünüze yıkılan karabasanları düşünün. Çocuklarınızın ve sizin hayallerinizi çalanlara duyduğunuz nefreti düşünün.

Söz veriyorum. Bu sene son dakikaya kadar Fenerbahçe’nin yanında olacağım. Bu yolda düşenlere bakmayacağım. Sevdasına kavgalıları okumayacağım. Kavgasına sevdalılarla olacağım. Küsmeyeceğim. Darılmayacağım. Gücenmeyeceğim.

Yüreğimde sevdan öyle cayır cayır bir yangın ki sene sonunda küme düşsen de kapına kilit vurulsa da bana kaç yazar be… Ben seni adam gibi sevmişim.

Şimdi “Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin” diyen şair gibi “Biz de Fenerbahçe sevdasından başka bir şey yazamamışız.” Çünkü artık çok ama çok özlemişiz sevdiğimizi üstelik iyisiyle, kötüsüyle delikanlı gibi...

Bir bildirinin slogan olan son cümlesine benzemiş sözümüz “Bu sene ya bizimle Fenerbahçe’ye sadece desteksin ya da biz sensiz, Fenerbahçe gibi tek başına…”

Pazar, Temmuz 09, 2006

Bize Fenerbahçe yeter

Çok oldu o günleri unutalı… Gün ortasında yatırırdık gözlerimizi derinlere belki bu sene yüzümüz güler diye… Sezon açılışlarımız feryat figan kıyamet günlerimizdi. Devasa sarı lacivert bayraklar gölgemiz olurdu. Yaz güneşi kızartırdı vücudumuzun açıkta kalan yerlerini amele yanıklarımızın maratondu nedeni… Sonra dört gözle TSYD kupasını beklerdik okullar açılmaya yakın zamanda gelirdi. Ve Paşalı pankartlarını astırırdı teker teker… Fenerbahçe sevdasını anlatan pankartlar ve birden kalkardık ayağa yumruklarımızı sallayarak eşlik ederdik sevdasına haykırırdık “Fenerbahçe’m benim biricik sevgilim, söyle senden başka kimim var benim”

O yıllarda çoğu zaman kötü bir sezon olurdu. Yaz geçer sonbahar gelir, göçmen kuşlar gider. Sonra kış olur, bahar gelir, göçmen kuşlar yeniden gelirdi. Ama biz asla terk etmezdik tribünlerimizi. Kimseye ihtiyacımız yoktu onu sevmek için onunda aslında bize ihtiyacı yoktu ama biz severdik delicesine. Sevdiğimiz kızlara çoğu zaman bir satır şiir karalamazken ona sayfalar dolusu besteler yapardık. Biz böyle büyüttük içimizdeki sevdayı yüreğimizin acılarındaki toprakta gözyaşlarımızla sulayarak… En ağır yenilgilerde göçmen kuş gibi bırakıp da gidenlere dudaklarımızdan birkaç kelime dökülürdü. Tek başımıza kalsak da “Bize Fenerbahçe yeter” diye…

Bazen iyi bir sezon geçerdi. Cıvıl cıvıl olurdu ortalık bayram alanı şenlik yeri… Kimi ararsanız oradaydı. Herkes Fenerbahçeli olurdu herkes sarı lacivert. Alkışlar, şarkılar, kutlamalar. Herkes bir parça sahiplenirdi başarıyı, ucundan bir parça kendisine koparırdı. Kahramanlarla dolu olurdu ortalık ve bizler gülümserdik yaşananlara susardık. Göçmen kuş gibi geri dönenlere dudaklarımızda yine aynı kelimeler “Bize Fenerbahçe yeter”. Ama biz pek durmazdık meydanlarda öyle zamanlarda duramazdık çünkü sevinçlerini ve ne kadar çok Fenerbahçeli olduklarını göstermek isteyenlerden bize yer kalmazdı.

Bazen slogan olurdu sevdamız çığlık çığlığa çıkardı “Kavgamsın, sevdamsın, davamsın, yalnızlığımsın, kimsesizliğimsin, öfkemsim, sevgimsin Fenerbahçe, sen benim yüreğimsin “… Bazen de oturur usulca sadece dertleşirdik. “Olmadı be ağabey olmadı” ile başlayan derin sohbetlerle. Hep bilirdik. Bizim gibilerin başkana, hocaya, futbolcuya kızıp da Fenerbahçe’ye küsmek gibi bir lüksünün olmadığını…

Şimdi galiba zaman yine o zaman… Göçmen kuşlara el sallayıp ve tribünler bizimdir diyerek saf tutma zamanı. Tek başımıza kalsak da “Bize Fenerbahçe yeter” deyip sevdamıza sarılma zamanı. Yüreğimizi çıkarıp da sahanın en orta yerine “İnadına Fenerbahçe” diye fırlatma zamanı ve kaldırıp da yumruğunu havaya haykırma zamanı, “Fenerbahçe’m benim biricik sevgilim, söyle senden başka kimim var benim”…

Viva Zico! Gerisi lafı güzaf...


Fenerbahçe’nin hocası Zico olmuş. Herkeste bir merak, bir karamsarlık, bir acaba sorusu… Yok, kariyerinden dem vuranlar. Yok, bizi bugünden daha ileriye götüremez diyenler. İşin ilginç yanı bunları söyleyenlerin bir çoğunun yapanların zamanında “Kim gelse Daum’dan iyidir veya Daum yetersizdir diyenlerin” olması… Siz yeni hoca geldiğinde de beğenmeyeceksiniz “Biz Daum gitsin dedik ama bunu da istemedik diyeceksiniz” dediğimiz içinde bizi önyargı falcılıkla suçlayanların olması. Neyse zaman yine bizi haklı çıkarsa da konumuz o değil

Zaten deprem cumhuriyetlerinin klasik özelliği ilk önce depremin kafalarda ve tribünde yaşanması… Başladık işte kafaları bulandırmaya, hallaç pamuğu gibi dağıtmaya, karıştırmaya… Öyle ya kim uğraşacak şimdi, tutacaksın 2002 Dünya Kupasında ki Japonya’nın maçlarını seyredeceksin, sonra Zico Japonya milli takımının başına geldikten sonra Asya Kupasını kazandıkları maçlarını, Dünya Kupası eleme grubu maçlarını sonra 2006 Dünya Kupası maçlarını seyredeceksin. Oynayan oyunculara bakacaksın, Zico hangi tip oyunculara ağırlık veriyor. Oyun sisteminde ne gibi değişikler yapıyor. Takımda sürekli oynattığı oyuncuların karakteristikleri neler? Hangi durumda ve dakika da oyuncu değiştiriyor? Oyuna nasıl müdahale etmiş? Aman be ya kim yapacak şimdi bunları hem nereden bulacaksın o kadar maçın görüntülerini değil mi ya? Nasıl olsa AmigDala veya löwekursleiter gibi bazı uçuk tipler var ya hani antuda nasıl olsa onlar yapar bu işleri yapar işte birileri eh o bilgilerde derlenir toparlanır işte… Hani Sevgili dostlarıma böyle deyince de şu forumda inandıkları uğruna verdikleri mücadele aklımıza bir türküyü getiriyor “Teslim olmayalım Halil’im, Aman kurşun saçalım”… Ya da yaz gitsin “Yüzüncü yılda fiyasko, beklentilerimiz karşılanmadı” falan filan işte…

Ayıp olmasın Zico hakkında birkaç kelime dökeyim bari diyeceksen en iyisi arama motorlarına girmek işte Zico yazıp biraz bilgi toplamak. Hadi rastgele diyorsun basıyorsun tuşlara… Amaninnnn! O ne... Google’da çıkan rakam 3,910,000 sayfa, şimdi kim okuyacak bunca sayfayı hem çoğu Japonca falan bir de dil lazım yani… Yaz gitsin” Zico Fenerbahçeli’nin beklediği hoca değildi.” Yaz gitsin “Biz kariyersiz hoca istemiyoruz.” Böylesi daha kolay daha değerli çünkü…

Şimdi kim uğraşacak Fenerbahçe’nin son 15 yıldır Alman-Brezilya ekolü birleşik 4-4-2 oynamak için uğraştığını gelen giden hocaların bu konuda neler yaptığını incelemekle… Kim uğraşacak Zico’nun Japonya’yı 3-5-2 den alıp 4-4-2 sistemine geçirdiğini ve bunu yaparken de Scolari veya Parreria’nın Brezilya’ları gibi defansif, dünyanın en büyük yıldızları ile ve oynattıkları çirkin futbolla değil, gerçekten göze hoş gelen ve çoğu yıldız olmayan futbolcuyla ve de genç oyuncularla hücuma dayalı bir sistemde oynattığını araştırmakla…

Taraftar olarak eski futbolcu artığı yorumları o kadar kanıksadık ki artık bizde onlar gibi olduk fosilleştik, dinozorlaştık… Her ne kadar ben demiştim demesini çok sevsem de futbolu çok iyi bildiğimi iddia etme gibi bir lüksüm yok tabi ki… Köşelerinde millet türlü takımlara taraf olup eleştiri veya methiyeler düzerken ben Sevgili dostum Gamze Hocama ikinci turdan itibaren hangi takım sonuç ne olursa olsun her maç ertesi finali İtalya-Fransa oynar demişim… Şimdi benim için ne kadar geçerli Dünya Kupası ile ilgili dinlediğim okuduğum onca yorum. Sonuç değişmemiş ki şimdi hepsi boş laf kalmış işte… Zico ile ilgili yapılan bir çok yorumda işte şimdi böyle kafa karıştırmaktan öte bişi değil...

Görünen köye kılavuz istemez futbolda. Üstelik futbolda sürprizi yapan hoca da değildir. Hakemdir, oyuncudur, taraftardır. 1982 yılında futbola 4-4-2 nin sürgüsünü hediye eden İtalyanlar şimdi 2006’da 4-4-2 nin kendi sahasında pres yapmadan alan daraltmayla ve bir sustalı şeklinde defanstan ileri çıkardıkları oyuncularla sonuca gitmeleri bana göre bu yeni sistemleriyle kupayı kaldıracaklarının en büyük işareti…

Nerede kalmıştık. Scolari, Parreira falan diyorduk değil mi? Madem Fenerbahçe’min hocası şimdi Viva Zico! Arkadaş… Çünkü diğerleri şimdi benim pabuçlarımın hocası…

Pazar, Haziran 25, 2006

Doğru Biziz, Yanlış Sizsiniz (19.07 Alternatif Şampiyonluk Kutlaması)

Donuk bakışlarıyla bir daha baktı televizyona ve sonra öylece kala kaldı. Televizyonda ki spikerin çığlık dolu sesini dinledi “Evet sayın seyirciler şimdi Ali Sami Yen’e bağlanıyoruz.” Sami Yen stadında bir adam kılçıklı sesiyle kendinden geçmiş Galatasaray tribünlerine soruyordu “Saat Kaç?” Saatine baktı. 21.10 du. Ama nedense tribünde ki insanlar “20.45” diyordu. Güldü ne yazık ki konu Fenerbahçe olunca kollarındaki saati bile doğru söyleyemiyorlardı. Sonra bu olaya gülmesi değil ağlaması gerektiğini düşündü.

Onca mücadele onca kavga ve onca umut boşa gitmişti. Sene başından beri değerleri uğruna verdiği savaş sanki yanlış olmuştu. Tarihin en büyük ittifakları, sürekli aleyhinde olan medya ve Futbol Federasyonun taraflı verdiği cezalar kısacası bütün adaletsizlik ve haksızlıklar yaşanan her şey aklına geldikçe karabasan olup çöktü üstüne. Sanki doğrular yanlış, yanlışlar doğru olmuştu. Neydi emeğin tarifi, neydi alın terinin tarifi ya alnın ak olması ne demekti? İlkokul yıllarından beri öğretmenleri ona her şeyi yanlış mı öğretmişlerdi? Ya o sevinen insanlar böylesi bir sevinci nasıl sindirebilmişlerdi içlerine… Yoksa asıl yanlış onun bildikleri miydi?

Kızına baktı. “Yarın okula gitmek istemiyorum baba…” Cevap vermedi. Sustu. Çünkü haklıydı kızı. Okuldaki arkadaşları ne diyecekti. Çalınan çocuğunun hayalleriydi. Kimin hakkı vardı bir çocuğun hayallerini böyle çalmaya hangi vicdana sığmıştı. Önce futbolcusuna kızdı. Sonra hocasına… Böylesine sevdalandı etrafını da sevdalandırdı diye kızma sırası kendine gelmişti. Bilgisayar’ı açtı internete baktı. Her kafadan bir ses vardı. Bazılarının sevinç çığlıkları onun felaket haberleri olmuş sekiz sütuna manşetti. Beni benden olan anlar diye Fenerbahçe sitelerini dolaştı sonra… Tam bir kargaşa tam bir bulamaç olmuşlardı. Onlarca düşünce birbirine girmiş. Duygular anlamsız ve tanımsız olmuştu.

Bir yandan suçu takıma futbolcuya bulanlar “Bir Denizli’yi yenemiyorsan” ile başlayanlar, diğer yandan “Nerede hata yaptık” diye kafasını kaşımaktan kel kalanlar ya da her şeye rağmen “Seni seviyorum Fenerbahçe” diyenler. Herkes haklıydı kendince çünkü gelecekte kimse sene içinde yaşananları hatırlamayacaktı. Ne Manisa da yenen haksız dayak, ne penaltı atılırken 70 milyonun gözü önünde işaretleşen futbolcular, ne el ele çıkılan pankartlar, ne "Çocuklar inanın türküleri", ne o haksız cezanın ardından isyan gibi stadın etrafında toplanan on binlerce taraftar, ne ikili ezeli rakibin sahada rakip olduklarını unutması, ne hocanın taktiği, ne futbolcunun oyunu ne de yaşanan bu karabasanlar hatırlanacaktı... Sadece şampiyonluğu son maçta kaybetmenin verdiği hayal kırıklığı ile ince bir yürek sızısı kalacaktı en derinde…

Her şey bu kadar basit olmamalıydı. Her şey bu kadar basit yaşanmamalıydı. Yok o Fenerbahçeliydi bu kadar kolay pes edemezdi. Onun ruhundaydı Kuvay’ı Milliye, onun kanında vardı isyan. İşgale direniş onun kanındaydı. Aziz vatanın bütün kaleleri zorla alınmış olsa dahi, içeride ve dışarıda ona ihanet edenler olsa dahi, onun damarlarında dolaşan kan buna müsaade edemezdi. İsyanın diğer adıydı Fenerbahçe…

Klavyeye gitti eli haykırdı önce “Nerede ne zaman gördünüz siz benim eğildiğimi. Asıl siz teslim olun” diye… Sonra kızına döndü. Hayır, okula gideceksin ve eğer arkadaşının biri bir şey söylerse sana sende onlara haykıracaksın… “Hepinize Fenerbahçe… Eğer siz böyle yıllardır olduğu gibi kol kola şaibeli dayanışmalı bir sevinçten utanmıyorsunuz, buna rağmen hala büyük olmaktan bahsediyorsanız ben de sizin gibi olmaktan, sizin gibi Fenerbahçe’nin büyüklüğü karşısında ezilmiş rakiplerim olmasından utanıyorum. O yüzden yalnızım işte, o yüzden büyüğüm işte, işte sırf bu yüzden Fenerbahçe’nin bugün geldiği yere sizin yöneticilerinizin hayalleri bile ulaşamıyor. Hepinize İnadına Fenerbahçe” diyeceksin…

Sonra aklına geldi. Bu öfke, bu kızgınlık nasıl Fenerbahçe’ye zarar getirmeden bir fayda sağlar diye düşündü… Öyle ya bu uzun yürüyüşte onun mücadelesi hala devam ediyordu. Neden 19.07.2006 Dünya Fenerbahçeliler Günü Alternatif Şampiyonluk Kutlamasına dönüşmesin dedi. Madem bu şampiyonluğa hak etmeyenler sevinememişti. Dünya Fenerbahçeliler günü şampiyonluğu gerçekten hak edenlerin sevinmesi için bir fırsat olamaz mıydı? O gün 100 ncü yıl da yaşanacak Şampiyonluğun ateşi yakılamaz mıydı? Ve o gün bütün dünya bu sene Türkiye Liglerinin gerçek Şampiyonu Fenerbahçe’yi ve Taraftarının şampiyonluk kutlamalarında göremez miydi?

Pazar, Mayıs 21, 2006

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...


Yine deli dolu benim savaşçı yüreğim. Nedendir bilmem daha çok forma almak istedim bugün daha çok sarılmak sevdama... Ne bileyim daha çok Fenerbahçeli olduğumu hissettim bugün...Daha bir sevdalandım. Nedir bu duygunun anlamı bilen var mı? Yanmak istedim, yakmak istedim. Daha bir öfkeliydim bugün daha bir ayakta...Dağ gibi delikanlı...

Artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak daha çok kenetleneceğiz. Daha çok birbirimize sarılacağız. Daha çok sahipleneceğiz hep daha çok artık ve artık Dicle'nin sularına bakıp "Enel Hak" der gibi "Enel Fenerbahçe" diyeceğiz...

Keşke görmeseydi gözlerim seni keşke bu kadar çok sevmeseydi seni yüreğim ve sen seni ne kadar çok sevdiğimi ah bir bilebilseydin... Öyle bir aşk ki bu sevda kelimesi ile anlatılamayan sadece Fenerbahçe kelimesi ile adlandırılan...

Bu gün "yine, yeniden" diye düşünenlerdir karamsarlığa düşenler oysa Fenerbahçe'nin "yeni yengilerinin" habercisidir bu günler... Ya hep beraber başaracağız ya da hiçbirimiz. O yüzden daha çok birlik, daha çok beraberlik...

Bazı zamanlar üzülsek de her zaman şenliktir, şölendir, bayramdır aslında Fenerbahçe ve o kadar basit, o kadar kolaydır ki Fenerbahçeyi sevmek...

Sevdama konulan sınırların sınır ihlallerindeyim şimdi koyverdim sevdamı, sevdama gümrük koyanlara öfkemi kuşanmadayım... Bu tarifsiz nefret sevdama kurban edilmek için değil sevdamı kurban ettikleri için... Bizimle savaşta son mermisini yakanlar düşünsün biz yeni başladık... Hele bir sonbahar gelsin bize bu hüznü bahar da yaşatanlara en kederli, en tarifsiz acılar düşecek...

Bilirim sen bize kayıtsız kalamazsın tarihinde yazmadı, yazmaz bu... Hiçbir şeyi kaybetmedik aslında daha çokları sadece bu yüzyıl için değil bu yüzyıldan sonrasını kazandık... Yine dökeceksin elde bayraklarla bizi sokaklara hiç kimse hatırlamayacak bugünleri...

Ne demeli şimdi içini boşalttıkça dolan bir şey galiba bu bizimkisi... Ne yazarsan yaz, ne okursan oku...Yazdıkça yazasın okudukça okuyasın gelen bir şey işte... Geçmeyen gecelerin gelmeyen sabahlara doğru devam eden bir süreçin orta yerinde dağların ardından sıyrılmaktadır seher... Ne demeli geçmişten çınlayan bir tebessüm, bir kahkaha ile avunma zamanı değil şimdi...

Büyütün içinizdeki bu kirliliğe öfkeyi daha çok bayrak, daha çok formayla... Kombinelerle, taraftar kartlarıyla...Sahip çıkın bizim çocuklara... Hazır olun bu sefer sadece 3'lere 5'lere 17'lere değil "Dünyaya Kafa Tutmaya"...

Uğruna inandığımız hatır, gönül, şaibe, şike değil bir çift renge sarı lacivert sevdalı yürek bizimkisi... Bazen muharebeler kaybedilse de, bu savaşı mutlaka iyiler, bu acılara direnenler kazanacak...

Komutan değişse de ordu hep ayakta kalır


Aziz YILDIRIM Başkanımızı çok seviyordum ama bana göre en doğrusunu yaptı. Onun da ifade ettiği gibi ona zarar vermek isteyenler ve bazı çevreler Fenerbahçe’ye zarar vermeye başladıydı. Ve o da Fenerbahçe Başkanı olduğu için bu mücadeleyi sürdüremedi. Yanlış anlaşılmasın mücadele edemeyeceği veya edemediğinden değil eğer o bu mücadeleye devam ederse Fenerbahçe’ye zarar vereceği için… Yoksa daha yeni seçilmişken ve Fenerbahçe Spor Kulübünün 100 ncü yılında Başkanlık yapmak varken hangi Fenerbahçeli istifa eder? Onun 8 yıllık Başkanlık döneminde yaptıklarını anlatmaya Fenerbahçe Tarihinde konacağı yeri söylemeye kelimeler ve bu sayfalar yetmez.

Onun gibi bir Başkanı kaybettiğimiz için üzgünüz. Bir Fenerbahçeli olarak belki önümüzde ki belirsizliklerden korkuyoruz ama şu bir gerçek ki eğer gerçekten Başkan’ın yaptıklarını devam ettirmek ve daha ileri götürmek istiyorsak, tartışmasız onun Fenerbahçe için yapmaya çalıştığı en büyük devrim olan kurumsallaşmanın devamını istiyorsak şimdi asıl birlik zamanıdır.

Bu sene giden Şampiyonluk ve kupayı düşündüğünüzde aslında içimizde en çok bunu Aziz Başkan hak etmedi ama hiçbir zaman dönüp de kaybettiği kupalar için ağlamadı. Dünya kulübü olmak yolunda yürüyüşümüz devam ediyor dedi. Evet, bu uzun yürüyüş bizimle devam ediyor. Nasıl ki o 8 yıl önce Başkanlığa geldiğinde Fenerbahçe’nin yıllık bilânçosunu 16 milyon dolardan 87 milyon dolara getirdiyse bundan sonra bu noktadan daha ileri götürmek gerekiyor.

Burada birçok arkadaşımın kullandığı bir deyim vardı. “Fenerbahçe’nin askerleri”... Asıl şimdi Aziz YILDIRIM gitti işte Fenerbahçe karışır bir beş sene daha kendini toparlayamaz diyenlere, dağılırsınız yine eskisi gibi her sene yeni Başkan seçer durursunuz diyenlere cevap vermemiz lazım. Yıldırım Orduları burada, Fenerbahçe'nin Askerleri burada demek lazım

Başkan sadece Fenerbahçe zarar görmesin diye gitti ama ordusu hala ayakta Fenerbahçe askerleri hala burada sadece yeni Komutanını bekliyor. Üstelik çok sevdikleri eski Komutanlarına yapılanları unutmayarak…

Daha çok birlik ve beraberlik içinde olmalıyız çünkü savaşı kazanmaya azimli bir orduda Komuta kademesi değişse da ordular hep ayakta kalırlar.

Cumartesi, Nisan 22, 2006

Çocuklar İnanın




Çocuklar inanın, inanın çocuklar!
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler!
Cim-Bom-Bom'u Kadıköy'de devireceğiz,
Şampiyonluk şarkıları söyleyeceğiz!
Çocuklar inanın, inanın çocuklar!
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler!
Cim-Bom-Bom'u Kadıköy'de devireceğiz,
Şampiyonluk şarkıları söyleyeceğiz!
Çocuklar inanın, inanın çocuklar!
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler!
Cim-Bom-Bom'u Kadıköy'de devireceğiz,
Şampiyonluk şarkıları söyleyeceğiz!
Çocuklar inanın, inanın çocuklar!
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler!
Cim-Bom-Bom'u Kadıköy'de devireceğiz,
Şampiyonluk şarkıları söyleyeceğiz!
Çocuklar inanın, inanın çocuklar!
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler!
Cim-Bom-Bom'u Kadıköy'de devireceğiz,
Şampiyonluk şarkıları söyleyeceğiz!
Çocuklar inanın, inanın çocuklar!
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler!
Cim-Bom-Bom'u Kadıköy'de devireceğiz,
Şampiyonluk şarkıları söyleyeceğiz!
Çocuklar inanın, inanın çocuklar!
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler!
Cim-Bom-Bom'u Kadıköy'de devireceğiz,
Şampiyonluk şarkıları söyleyeceğiz!
Çocuklar inanın, inanın çocuklar!
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler!
Cim-Bom-Bom'u Kadıköy'de devireceğiz,
Şampiyonluk şarkıları söyleyeceğiz!
Çocuklar inanın, inanın çocuklar!
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler!
Cim-Bom-Bom'u Kadıköy'de devireceğiz,
Şampiyonluk şarkıları söyleyeceğiz!

Fotoğraflar için www.antu.com Sevgili BerKCe'ye, www.taraftar12 Sevgili Burcu'ya, www.turkfutbolu.net Sevgili Alper Duruk'a teşekkürler.


Çocuklar inanın, inanın çocuklar Mp3...İNDİR

www.antu.com ' a teşekkürler

Son 20 yıldaki Fenerbahçe-Galatasaray maçlarında atılan Fenerbahçenin bütün Golleri (4 -3 dahil) Muhteşem bir KLİP...İNDİR (48Mb)
www.antu.com sana nasıl teşekkür edeyim bilmem ki iyi ki varsınız.

Çocuklar İnanın "Efsanenin Dönüşü" muhteşem slayt gösterisi...İNDİR
Müzikle dinlemek için pps dosyasıyla mp3 dosyasını desktopa yükleyin veya aynı klasöre açın.
www.antu.com Sevgili muratdulge'ye teşekkürler.

Bluetooth'la yükleyin Cep Telefonunuz Çocuklar İnanın çalsın(3gp)... İNDİR
Can dostum Sevgili Levend'e teşekkürler.
Bluetooth'la yükleyin Cep Telefonunuz Çocuklar İnanın çalsın (mp3)... İNDİR
Can dostum Sevgili DJ Selçuk'a teşekkürler.
Bluetooth'la yükleyin Cep Telefonunuz Çocuklar İnanın çalsın (wav)... İNDİR
www.antu.com Sevgili Guitarisma'ya teşekkürler.

Tezahüratın Tribünde söylenişini dinlemek için klip1 İNDİR
Tezahüratın Tribünde söylenişini dinlemek için klip2 İNDİR
www.antu.com skiptomylou'ya teşekkürler.
Çocuklar inanın "Ağlamak garanti" klip İNDİR
www.taraftar12.com Burcu'ya teşekkürler.

Çocuklar şarkısının orjinalini dinlemek için İNDİR
www.antu.com greenpeace'e teşekkürler.



www.blogcu.com/alikutay