Cuma, Şubat 02, 2007

Fenerbahçe’yi sevmek mi? Fenerbahçe’yi sevmenin anlamını ancak sevenler bilir.



Biz önümüze geleni küçümseyip sağa sola ceket verip oradan buradan çakmak toplarken Galatasaray maçı gelip çatmıştı. Bizim Galatasaray’ı zaten herkes bilir. Kadıköy de Galatasaray Fenerbahçe’yi yeneceğini vaad eden bir siyasi parti Türkiye’de ki bütün Galatasaraylıların oylarını alır. Diğer yandan artık günümüzde Galatasaray’ın Kadıköy’de Fenerbahçe’yi yenme ihtimali matematik ve istatistik biliminde ki bugüne kadar ispatlanmış ve kanunlaşmış olasılık hesaplarının yeniden keşfedilmesine neden olacağını bütün dünya kabul etmiştir.

Yine de Fenerbahçeli Kadıköy’de oynanan bu ezeli komik ve ebedi eğlence Galatasaray maçlarına gider. Fakat bu gidişin nedeni mantıksal değil romantizmdir. Temelinde ise galibiyetten ziyade hayatın içinde dur durak bilmeden yaşanan kötülüklerin yenilen kazıkların ihanetlerin intikamıdır. Amaç yılın bir günü de olsa Şükrü Saracoğlu’nun yürek yangını aydınlığında sarı lacivert formasını giyerek “Kazanmak için her şey mübahdır” a uzanan karanlık, kirli ve iğrenç bir zihniyetin çöküşünü seyretmektir. Fenerbahçeli için Galatasaray maçları bir ibadettir. Sevdanın ve güzelliklerin, mantığa ve kirliliğe zaferidir.

Üç katlı apartman balkonun altında soğuktan buharlaşan nefesimizle onu bekliyorduk. Bir hafta sonra Hac’a gidecek ve hacı olacaktı. O nedenle gelip gelmeyeceği belli değildi. Malum insan hacı olmak için yola çıkmadan önce ailesiyle, akrabalarıyla, arkadaşlarıyla ve dostlarıyla helalleşir, vedalaşır. Onun ise vedalaşmadığı ve helalleşmediği bir tek şeyi kalmıştı Fenerbahçe. O gün bugündü.

Bizim heyecanlı duruşumuz onun sessiz sedasız aramıza katılmasıyla dinmemişti. Gülümsüyordu 70 ne merdiven dayamış ihtiyar Fenerbahçeli. Bir hafta sonra Mekke yollarında olacaktı. Bizim anadan üryan küfürlü tezahüratlarımıza gülümsüyordu. Arsızdık ayıp duvarlarını zorluyorduk. Kimler yoktu aramız da Profesörler, bürokratlar, iş adamları, askerler, doktorlar, öğrenciler, öğretmenler ya da işçiler kenetlenmiştik. Öyle elittik ve öylesine sıyrılmıştık ki bir sevdanın ateşinde… Yanıyorduk yakıyorduk. Bize bakan kem gözler sadece “Ne olacak işte Fenerbahçeli taraftar” diyordu. Oysa bizim toplum içerisinde bizi böyle değerlendirenleri odamıza almayacak, muhatap olmayacak veya bir başka deyişle dikkate kaile almayacağımız kadar makam ve saygınlık gibi bir lüksümüzde vardı. Bizim gibileri kucaklayan ve eriten tek değer ise sarı lacivertli çubuklumuz ve Fenerbahçe’ydi. Neredeyse bütün arkadaşlar gülümsüyordular bu bakışlara sevdamızın büyüklüğü ile övünerek…Onlar anlamayacaktı bizi nasıl olsa biz de anlatamayacaktık Fenerbahçe sevdasını.

O ise her halimizde suskundu. Sadece bize bakıyordu. Kim bilir belki de düşünüyordu. Nereden nereye gelmişti taraftar anlayışı… Eskiden fanatizm denen şeylere artık bazıları için inadına romantizm olmuştu. Aşk diyorlardı. Sevda diyorlardı. Gözleri karartıyorlardı. Tek inanç tek değer vardı o da Fenerbahçe. Öyle ya ön koltukta tek başına oturan genç kıza baktı. Onca erkeğin arasında dolaşma kimine göre ayıp sayılırken o kızcağız her şeyi göze alıp 600 km yol teperek Fenerbahçe’sine gidişine baktı. Hem de kardeşim dediği ve kendisini kardeşim diyen insanlarla…Böyle bir şeydi işte Fenerbahçe’ye sevdalanmak.

Stadın önüne geldiklerinde Otobüs’ten indi. Kimi duasında, kimi alkolündeydi. Üstelik herkes birbirini kardeş gibi görüyor birbirine sarılıyordu. O ise huşu içinde bir kez daha tekrar ediyordu “İyi ki Fenerbahçeliyim be iyi ki buradayım”. Kimsenin farkında değildi. Kimseyi görmüyordu. Kimselerde onun Hac’a gittiğini bilmiyordu. Fenerbahçeli olması sadece orada varolması için yeterdi. Çünkü Şükrü Saracoğlu mabedinde herkes bir mistisizm içinde kendinden geçmeye gelmişti. O ise aynı mistisizmle tek bir şeyi bekliyordu. Hacı olmadan önce Fenerbahçe’si ile vedalaşmasını…

Onları gördü ilk önce sahayı çıkışlarını, sonra Fenerbahçe’sini seyretti. Ve birden Fenerbahçe nin attığı ikinci gol sonrası Migros Açık tribünde ortadan kayboldu. Onu göremeyince oğlu dahil geldiği otobüste ki bütün insanlar birden golün sevincini unutup telaşlandılar. Onu büfelerin önünde buldular belli ki 70 lik ihtiyar hacı olmadan gözüne kaçan sigara dumanını saklamak için kaçmıştı.

Kimileri için Fenerbahçe’yi sevmek ibadetti ve bunu sadece Fenerbahçe’yi her şeyiyle seven Romantikler anlayabiliyordu…

Hiç yorum yok: