Cumartesi, Nisan 08, 2006

Mayıs 1985’in Kan Gölünden Fenerbahçe Romantizmine (Denemeler–3)



Mayıs 1985’te yaşanan en büyük futbol faciası Kulübünün gelirlerini arttırmak isteyen Kulüp yöneticileri yüzünden yaşanmıştır.

Tarih 11 Mayıs 1985 Cumartesi, Yer İngiltere Bradford 2 nci lige yükselen Bradford City ile Lincoln City arasındaki maçta yaklaşık 3500 kişinin bulunduğu kapalı tribünde yangın çıkar. Yangın kuvvetli rüzgârın tesiriyle 4 dakika da ahşap olan kapalı tribünün her yerini sarar. Taraftar çıkış kapılarına koşar fakat çıkış kapıları kilitlidir. Alevler ile kapılar arasında kalan taraftarlar yanarak can verirken artık dünya futbol tarihinin en büyük facialarından biri yaşanmaktadır. Yaşanan bu faciadan sorumlu olarak açıklama yapan Stadyum yetkilileri normal de dış kapılarının açık tutulduğunu fakat bu karşılaşmadan Bradford kulübüne gelir sağlamayı bekledikleri için biletsiz seyircilere tedbir olarak kapıların kapatıldığını belirtirler.
Kısacası kulüp spor karşılaşmasından sadece kar elde etmek amacıyla biletsiz izleyicilerin stadyumuma girmesini engelleyeceğim diyerek çıkış kapılarını kapatmış ve onlarca insanın ölümüne neden olmuşlardır.


Sonuç büyük çoğunluğu yanarak ölen 56 kişi ve 150 dolayında yaralıdır. Ölenlerin büyük bir bölümünü yaşlı ve çocuklar oluşturmuş ve ölenlerin tamamen yanmış vücutları nedeniyle çoğunun kimliğinin tespiti aylar sürmüştür.

Brodfordcity’nin resmi internet sitesinde o gün ki faciadan ölenlerin isim listesi aşağıdaki iletişim köprüsünde yer almaktadır.

http://www.bradfordcityfc.premiumtv.co.uk/page/HistoryDetail/0,,10266~91558,00.html

Futbol geçtiğimiz yüzyıl içerisinde çok değişmiştir. Sistem, dizilişler, oyun kuralları, futbolun oynandığı stadyumlar ve müsabaka kategorileri hemen hemen hepsi değişmiş ve değişmeye de devam etmektedir. Bu değişimin en büyük nedeni futbolun endüstrileşmesi ve amatörlüğün yerini artık profesyonelleşmenin almasıdır. Gerçekten de günümüzde bir kulübün gelir kaynaklarıyla büyüklüğü ile doğru orantılıdır. Artık bir kulübün gücünün büyüklüğü de aynı şekilde gelirleriyle ölçülmektedir.

Feneriumlar ilk kurulduğunda herkes sürekliliği olmayacağı düşüncesindeydi. Sonra arka arkaya açıldılar. Sportif başarılarla birlikte gelirler arttı. İlk başlarda tek düze olan ürün yelpazesi gelişti gelişmeye de devam ediyor. Neredeyse bilet gelirlerini yakaladılar ve böyle giderse geçeceklerde. Eskiden bir iyi bir forma almak için kapı kapı dolaşılırken artık herkesin evinde iki üç forma olmaya başladı.

Maçlar gidemeyen ülke genelinde ki yurtdışında ki bir çok Fenerbahçeli sevdasına olan düşkünlüğünü bir anlamda bu şekilde gösteriyor. Fenerbahçe Romantikleri tribünde destek olamasa da Feneriumlardan aldığı ürünlerle takımına destek olma duygusunu tatmin ediyor.
Tribünlerin değişim süreciyle birlikte kombine sayısına gelen talep yıllar bazında büyük artış gösteriyor. Belki 17 ile 25 maç kadar kombine karşılığı olan maçın tamamına gidilemiyor ama diğer yandan kombine alınıyor. Kombine Fenerbahçe Romantiği için bilet güvencesi demek karaborsaya karşı çıkma demek her şeyden önce kulübe nakit girişi demek ve bütün romantikler bunun farkında… Kombine küfrü de engelliyor, sahaya bir şey atmayı da… Biliyorsun ki gelecek maçta aynı kişinin yüzüne bakacaksın biliyorsun ki saha kapanırsa sen mağdur olacaksın. Kombinenin en büyük faydası da yukarıdaki faciaların engellenmesine en büyük çözüm olması.


Her zaman gündemde olan bir sorudur “En çok taraftar kimin?”. Basit bir düz mantıktır sorunun altında yatan çünkü taraftarı çok olan kulübün tüketimi fazla olacak geliri artacaktır. Geliri artan kulübün sportif başarıları artacaktır. Başarıyla beraber yine taraftar sayısı artacaktır. Nedense bu basit mantık “Fenerbahçe Romantizminin ”.

Oysa Türkiye’de ki son 20 yıla baktığımız da Fenerbahçe’nin en başarısız sezonlarında ki taraftar gelirleri bile diğer kulüplerden fazla olmuştur. Yani taraftar sayısı azalmamıştır. Sportif başarıyla beraber taraftar sayısının artığını iddia edenler örnek olarak Galatasaray’ı vermektedirler. Belki bu iddia doğru olabilir ama Kulüplerin gelir rakamları incelendiğinde Kulüp gelirlerine bu taraftar artışlarının aynı oranda yansımadığı görülecektir. Öyleyse taraftar sayısının artması konusunda ya yukarıdaki yaklaşımlar Fenerbahçe taraftarına uymamakta, başarılı olmasa da Fenerbahçe kulübünün taraftar sayısı artmakta ya da Fenerbahçe taraftarının diğer kulüp taraftarlarına nazaran kulübünü daha çok sevmekte veya daha çok tüketici olduğunu göstermektedir.. Yanı kısacası Fenerbahçe taraftarının Fenerbahçe’ye duyduğu sevgi “Fenerbahçe Romantizmi” ve bu sevginin kaynak bazında dile gelmesidir. Bir başka ifadeyle “Fenerbahçe Romantizmi”nin kulübün gelirinde ifade edilmesidir. Galiba olması gereken büyüklük ölçüsü de budur. Koşullar ve sonuçlar her ne olursa olsun, her zaman büyük olabilenler ancak gerçek büyüklerdir.

Fenerbahçe romantizmi kesinlikle Fenerbahçe fanatizminden farklıdır. Fanatizm kendi içinde militan bir yapıda şiddeti de içerir. Oysa Fenerbahçe Romantizmi bir bilgisayarın üzerindeki Fenerbahçe armasında ya da bir atkıda tezahür eder. Bugün değişik statüde ve toplumun çeşitli sosyal katmanlarında Fenerbahçe sevdalıları vardır. Bu insanlar Fenerbahçe’yi severler iki laflarından biri Fenerbahçe’dir ya da Fenerbahçe ile ilgilidir. Onlar sadece futbolsever değildir. Fenerbahçesever’dirler ayni zaman da... Oğluna kızına Fenerbahçe forması alan bir babanın mesleği değildir önemli olan ama bir bakmışsınız profesördür, validir, işportacıdır, generaldir, işadamıdır, doktordur, işsizdir, genel mudurdur veya Başbakandır. Bu insanları fanatik Fenerbahçeli diye nitelendiremezsiniz. Çünkü onlar tribün terörünün ve şiddetinin içinde yer almazlar. Bu yer almamanın yanında en az yer alanlar kadar veya daha çok Fenerbahçe’yi severler. Maddi güçleri de kendilerine göre olduğundan Fenerbahçe’den bir karşılık beklemeden hep güçleri ölçüsünde vermeye yöneliktir.

Görüleceği üzere Fenerbahçe Romantizmi belli bir yas utsunu veya belli bir olgunluğu, bilinci de temsil eder. Fanatizm şiddeti ve eylemi kendi içinde barındırdığı gibi maceracılığı da kapsar ve bu işlemleri gerçekleştire bilmek içinde belli bir sorumsuzlukta gerekir. Fenerbahçe romantiklerinde bulunan maceracı ve serüvenci yapıları yine kendi içlerinde kendilerine göredir. Resmi bir toplantıda Fenerbahçe maçını takip ederler, maçı izlemek için bir sempozyumun son oturumuna katılmazlar ya da Fenerbahçe maçının olduğu gün ve saate randevu vermezler. Velhasıl aciliyet ve öncelikleri Fenerbahçe’dir.

Asıl Fenerbahçe Romantiği olabilmek önemlidir. 1980’li yıllarda ki büyük tribün kavgalarına karışanların çoğu simdi kendi çocuklarının bu kavgalarda yer almamasını istemektedir. Sorumluluk ve aile anlayışı insanları fanatizmden romantizme götürmüştür. Aslında 1980’de Fenerbahçe için canlarını verecek kadar çok seven bu orta yas grubu bugünde en az o günler kadar sevmektedir Fenerbahçe’sini...

Belki konunun daha iyi açıklanması icin su soru sorulmalıdır. Fenerbahçe için hayatini vermek mi? Canini vermek mi? Fenerbahçe Romantiği hayatini verir Fenerbahçe’ye hayatinin her anında vardır Fenerbahçe Fenerbahçeli yasar ömrünü ama Fenerbahçe Fanatiği canından bile vazgeçmiştir Fenerbahçe için... İç içe geçmiş değildir kavramlar...

Fenerbahçe taraftarının diğer takım taraftarlarından farklılığı romantiklerinin fazla olmasıdır. Bu da nicelikten çok nitelikli taraftar sayınsın fazla olması demektir. Bu nedenle bedava bilet ve karaborsaya karşı en büyük mücadeleyi vermiştir. Nitekim en pahalı lisanslı ürünler kendi kulübünde olmasına rağmen lisanslı ürün kullanımı konusunda en hassas taraftar kesimidir. Sadece 2004–2005 sezonunda 19.000.000 ürün satılmış ve 16 milyon dolar gelir elde edilmiştir. En pahalı kombine fiyatları da yine kulübünde olmasına rağmen en çok kombine kullanan taraftar kesimidir. Kısacası Fenerbahçe Romantikleri olduğu ve arttığı sürece Bradford’da ki faciaya neden olan kulübün gelirlerini arttırma veya daha çok kazanma korkusu ile yanlış uygulamaların Fenerbahçe’de olmasına gerek yoktur.

Neden mi? Bu vesile ile Fenerbahçe Yönetimine ve Stadyum inşaatından sorumlulara ufak bir eleştirimde olacak. Fenerbahçe Ankaragücü maçını Fenerium D tribününde izledim. Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumunun numaralı tribün diye adlandırılan tribünün yeni yapılan bölümü ve galiba stadında en pahalı yeri. Artık arkanızda gazetecilerin olduğundan mıdır yoksa camekânlı Şeref tribününün önünde olduğundan mı yoksa yedek kulübelerinin önünde olduğundan mı bilmiyorum. Maç bitiminde çıkış kapısı olarak VIP kapısı hariç bir tek kapı tahsis edilmiş ve o kapıda Migros Açık Tribünle bir verilmişti. Tribün tamamen bittiğinde düzeldi ama o gün aklıma hemen Bradfordcity olayı geldi.

Ali KUTAY
http://www.blogcu.com/alikutay

Hiç yorum yok: